12 Haziran 2021 Cumartesi

Animeler Kim İçin?


Zoom için internet mecburiyeti doğunca 7/24 bağlantıya kavuştum. Uzun süredir paylaşmak istediğim düşüncelerim ya da fikirlerim için bir başlık açmak istiyordum. Ancak bu tip yazılar günlerce düşünülüyor, anlık bir akışla devam ediyor ama kısa süreçlerde yazılmıyor. Bu ara tam da bu moda girmişken devam etmek istiyorum.

Çizgi film izlediğinizde insanların yüzünde beliren ifade ya da verdikleri tepkiden çıkardığım sonuca göre bu konuda  otuz yıl önce insanlar ne düşünüyorsa günümüzde de halen büyük ölçüde aynı kafa yapısına sahipler. Sektörün kime neyi pompaladığından bir haber aileler "çizgi filmler çocuklar içindir" genellemesinin ağına düştüğü için birçok tehlikeyi farkına varmıyorlar. Çocuklarımızın her gün gezinip durduğu youtube'da içerikler normalde takip edilip erişim engeline tabi tutulur. Ancak orada da her gün binlerce yeni içerik paylaşılıyor olduğundan sanırım denetim süreci sıkıntılı. Dolayısıyla çocukları internette bir başına bırakmak kesinlikle anne babaların yapması gereken en son şeydir. 

Peki her çizgi film masum mudur? İçten içe ne gibi mesajlar verir? Ebeveynler ne yazık ki açıkça kişilik gelişimine hasar verebilecek nitelikte görseller eşliğinde şiddet, suç, farklı cinsel eğilimleri normalleştiren bakış açısı sunma, aşırı cinsellik, hatta bu kategoride yine şiddet,cinsel saldırı gibi ögeler barındıran yapımların üretildiğinin farkında değiller. 

Bir örnekle açıklayalı. Daha önceki yarım kalan yayınların aksine 2001'de Sailor Moon devlet kanalında yayınlanmaya başladığında 200 bölümün tamamlanması tam bir mucizeydi. Ancak içerde işler oldukça karışmıştı. 3. Sezon eşcinsel eğilimli iki karakter barındırırken 4. sezon normal hayatta erkek oldukları halde savaşçıya dönüşünce bedenleri kadın olan üç karakter ortaya çıkınca dublaj kadrosu seslendirmeyi nasıl yapacağını bilememişlerdi. Yarım bırakma gündeme geldi ama özellikle yurt dışı da dahil izlenme oranı çok fazlaydı. Sonuçta bazı sahneler doğal olarak kesintiye uğradı. Bir diğer özel kanalda Clamp yapımı CC Sakura'da 10 yaşından büyük olmayan ana erkek karakter, bir diğer 17-18 yaşlarındaki erkekten etkileniyor, hatta ilk aşk olayı gibi bir durum yaşanıyordu. Ancak serinin hitap ettiği yaş grubu tam da karakterlerin yaşıydı. Yani 10 yaş! Kanal ustaca bir seslendirme yapmış ve hayranlık olarak çevirmişti durumu. (Burada konu seçimler ya da özgürlükler olayı değil! Dünyada bazı şeylerin normalleştirilme çabası bence anormal seyrediyor. On yaşında bir çocuğun dünyası bu tip şeylere aşina olmalı mı? Kesinlikle hayır!)

Sonuç: Bunlar hatırladığım iki masum örnek diyebilirim. Günümüzde bir de Webtoon kavramı da geniş kitlelere ulaşırken anime sektörü çok daha tehlikeli biçimde ilerliyor. Bir ebeveyn değilim ancak bir eğitimci gözüyle tehlikenin boyutu beni fazlasıyla rahatsız ediyor. (Yeğenlerim de manga ve anime evrenine atlamış durumda! Sıklıkla babalarına içerikler sakıncalı olabilir diyorum.) Eğer çocuklarınız animeye meraklıysa onlarla birlikte izlemeli ve yaşına hitap etmiyorsa izlemesine izin vermemelisiniz. Aynı şey 12-13 yaş ergenlik sürecindeki çocuklar için de geçerli. Sanılanın aksine birçok anime 16 yaş ve üzeri içidir. Yukarıdaki verdiğim örnek gibi alt seviye yaşlara uygun gibi görünen bazıları da pek çok olumsuz örnek içerebilir. Eğer ebeveynseniz "animeleler çocuklar için değildir" anlayışını geliştirmeli, çocuklarınızın (eğer sorun oluyorsa fark ettirmeden) neleri izlediğini takip etmeli, seyir için kesinlikle süre sınırı koymalı, gerekiyorsa erişim engeli sağlamalı ve onları korumalısınız. Tüm bunların nasıl yapılacağını bilmiyorsanız bir zahmet önce anne baba nasıl olunurdan başlayıp bu konuları anlatan internet kaynaklarını araştırarak yola devam etmelisiniz. Çocuk saf düşünür, dürüsttür ve art niyet aramaz. Her yıl üretilen bir sürü anime dizi ve sinemada neler olup bittiğini takip etmek ailelerin sorumluluğudur. 

Yılların Ardından Bana Göre Anime

Emeraude (MKR)

Beni tanıyanlar yeni yapımlara denizde kum ya da çakılın içinde pırlanta arama muamelesi yaptığımı bilirler. Yirmi yılı aşkın süredir yeni başlayanlara öneri sunup eskileri soranlara yardımcı olarak  öyle ya da böyle bu alanda bir dünya görüşü ve beğeni çerçevesi oluşturduğumu düşünüyorum. Elbette zevkler ve renkler tartışılmaz. Birinin ayıla bayıla harika dediğine bir diğeri tarzına uymadığı için berbat diyebilir. Kimse bu konuda uzmanım diye geçinmemeli. Öneriye ve eleştiriye (bilgi verdiği ya da eleştirdiği konuda benden daha yetkinse) açığım. Ancak birkaç anime izleyip uzman kesilenler bir adım geri çekilmeli bir zahmet! 

Herkesin herşeye bu devirde zaten yetişmesi zor. Özellikle gündelik hayatın içine, artık çocuk ya da ergen değil de yetişkin kategorisine dahil olup hayatın zorluklarına dalmışsanız. Animeleri takip edip arşiv yapan biri olarak çürüklerin arasında iyiyi bulmak artık iyice zorlaştı. Eskiden olsa karşıma çıkan her seriye ya da filme özellikle indiriledebiliyorsa mutlaka bakardım. Ancak artık bu yaklaşıma ne zamanım ne de ilgim kalmadı. Öte yandan eğer kaliteyi gözardı etmesseniz 5Tb Harici bellekler de öyle ya da böyle bir kaç aya doluyor. Evi teknoloji yığını haline getirdiğim için halihazırda isyan bayrağı çekenler varken artık ben de gereksiz ve çöp muamelesini hak edenlere acımıyorum. Neyseki samanlıkta iğne arama süreci artık daha kolay yapılabiliyor. Online sitelerden gözatıp değip değmeyeceğine karar verebiliyoruz. Ayrıca eskisinden çok daha fazla seriye Türkçe erişilebiliyor ki bu da ayrı bir güzellik. (Yeri Gelmişken emek verip çeviren ve zaman ayırıp senkranlayarak videoları paylaşanlara bir teşekkürü çok görmeyelim.)

Hayatımızda "yüksek çözünürlük ve akıllı " kavramı girdikten sonra dijital dünya herşeyi daha parlak, gözalıcı, canlı ve akıcı sunuyor bize. Dijital platformlar Amazon, Netflix, Youtube derken film ve dizi sektörü internete taşındı. Yakın gelecekte evlerde bildiğimiz anlamda televizyon yayınları da olmayacak. Hal böyle iken animelerin de bu sektörde görülmesi kaçınılmaz. Ben işin o kısmında değilim. Halen naçizane internet ortamından bulup arşivleyerek eski kafadan gidenlerdenim. Çünkü sevdiğim şeyleri internete ve hıza bağlı kesintiler olmaksızın istediğim sayıda tekrar ve tekrar izlemeyebilmeyi özgürlük olarak savunanlardanım. İnternete bu anlamda güvenmek zor. Sıkı takip ettiğiniz hatta uzun yıllardır varolan bazı siteler bir de bakmışsınız kaybolup gidiyorlar. Arşivlemenin kötü yanı ise eskiyen teknolojiyle onun da güncelleme gerektirmesi. Şu ara  bende durum tam da böyle. 720p ve 1080p dizi film ve anime arşivi tazeleme işi tamgaz devam ediyor. Bu noktada harddiscler işimizi kolaylaştırıyor. 

Dijital dünya eskileri yenileme imkanı verdiği için yani 70'lerden 80'lerden 90'lardan anime yapımlarını Bluray, 720p, 1080p ve daha fazlasını sunan kalitede içeriklerle sunabildiği için geri dönebiliyor ve eskileri yaadedebiliyoruz. Evet seyir kalitesi çok da keyif veriyor diyemesem de tam da izlediğiniz zamana yolculuk yapabilmek ilginç bir deneyim yaşatıyor. Bunlar artık çöp diyenlere ise "yeniden yapım (Remade)" adı altında yeniden yapılan seriler cansuyu oluyor. İkincisinden yana çok şikayetim olmasa da aşağıdaki örnekte olduğu üzere bazen eskisinin tadını bulamadığım oluyor. Galiba biraz da ilk gözağrısı meselesi:) Remade'ler hayat kurtarıcı olduğu kadar yapımcıların ekmeğine de yağ süren bir alternatif elbette. Yeni hikaye yok, herşey tasarıya bakıyor. Gelsin paralar! Çift taraflı mutluluk!

Logh Oav & Logh New Thesis (Remake)



Yuukoku no Moriarty (2020-2021)

Bir süredir Sherlock Holmes; tv dizisi, filmleri, kitapları vs derken hayatımı hayli kapladı. Bu olurken facebook grubnunda bir arkadaş bu yapımı paylaştı ve kendisinin olumlu izlenimleri sayesinde ilk sezona başladım. Yenilerden bir tane daha izlenebilir seri bulmanın verdiği heyecanla ilk sezonu üç günde bitirdim. Açıkçası Sherlock'un baş düşmanı adledebileceğimiz karakteri merkeze alan bir seri olunca ne bekleyeceğimi kestirememiştim. Neyseki hikaye gayet memnun edici biçimde işlaniyor. Ayrıca seride Sherlock Holmes'u da görmek ayrı güzel. Eğer Benedict Cumberbatch'li Tv serisini izlemediyseniz söylediklerimin size birşey ifade etmesi zor. Ancak özellikle Sherlock'un konuya dahil edilişi tam da aslına uygun yani kitap ve tv serisindeki gibi gerçekleşiyor. Hatta karakterin çizimine dizi ilham olmuş gibi hissettim diyebilirim. Bu noktada neden bir Sherlock animesi değil de Moriarty seçilmiş? Bu durum benim için muamma. Yine de ortaya çıkan iş kesinlikle iyi. İki sezon bitti. Devamı da olacak nette gördüğüm bazı yazılara bakılırsa.



Kiseijuu: Sei no Kakuritsu (2014)

Hitoshi Iwaaki'nin Parasyte adlı mangazından uyarlama tek sezonluk anime yeni dönem yapımlardan konusuyla dikkatimi çektiği için izleme listeme eklediğim bir yapım. Mangayı okumadım. Anime ise hayli rahatsız edici bir sahneyle başlıyordu ki bunu görünce normak şartlarda ona şans vermezdim. Ama aynı günler live-action sinema versiyonuna da denk gelip indirmiştim. Bir şekilde beni cezbetmeyi başardı. Korku animesi olarak listelendiğini unutmadan izlemenizi önerebilirim.

17 yaşında bir lise öğrencisi olan Izumi Shinichi, Tokyo'nun annesi ve babasıyla birlikte yaşamaktadır. Okulda kendi halinde hatta belki biraz pasif bir silüeti olsa da kimseyle bir sorunu da yoktur. Bir gece solucanımsı uzaylı yaratıklar dünyayı istila edip insanların kulaklarından veya burunlarından girerek beyinlerinin kontrolünü ele geçirir. Bu girişim insanların ölümü ve parazit için bir kabuk yani taşıyıcı haline anlamına gelmektedir. Ancak bazen parazitlerin bu girişimi tesadüfi sebeplerle sonuçsuz kalabilmektedir. Shinichi'yi hedef alan parazitimizin başına da aynı şey gelir. O uyurken  kulağından girmeyi dener ancak Shinichi o sırada kulaklık taktığı için başarısız olur. Bu nedenle sağ koluna girerek kolun kontrolünü ele geçirir. Ancak bunu beyinden gerçekleştiremediği için tam kontrolü de sağlayamaz. Sabah uyandığında hayatının şokunu yaşayan çocuk ondan kurtulmayı düşünür. Ancak şekil değiştirebilen ve görünüşe göre aklını da okuyabilen yaratık soğukkanlılıkla sonuçlarında bahsedince vazgeçmek zorunda kalır. Ona sağ koluna yerleştiği için sağ anlamına gelen Migi adını verir. Böylece ikisi de birbirlerini tanıma ve alışma sürecine girer. 

Öte yandan istila hızla devam etmekte parazitler insanları yemekte ya da bedenlere hakim olmaktadır. Ülkede art arta vahşi cinayet haberleri yayılmaya başlar. İç güvenlik bu sırrı keşfettiğinde işler iyice kontrolden çıkar. Shinichi ise beyni yenmeyip ele geçirilmemiş ve parazitiyle yaşayabilen nadir örneklerde biri olarak istilacılar tarafından fark edilir. Delikanlı birden bire belirsiz ve tehlikeli bir türü oluşturduğu için istenmeyen açık hedef haline gelir. Hayatta kalma savaşı Migi ile aralarında yavaş yavaş  güçlü bir bağ oluşmasını ve bir takım gibi davranmalarını sağlar. Hatta sevdiklerini korumak adına kendini yorucu ve karanlık bir mücadelenin içinde bulur


Notlar:

Bu animeyi 15 yaş altına önermiyorum. Herşey gelişime uygun olmalı. Ve bu onlara uygun değil.