21 Nisan 2023 Cuma

Animelerdeki Karizma Erkekler 1 (Güncelleme 21 Nisan 2023)

Uzun soluklu bir anime takipçisi olarak beğeni çizgisi nedir düşünürken bu başlığın iyi olacağına karar verdim. Şu ara keşfettiğim birkaç site sayesinde arşivimde eskiyen ve kalitesi günümüz şartlarında düşen serileri küçük boyutlu ama en az 720p olmak şartıyla yenileme imkanım oldu. Herşeye öyle ya da böyle göz atıyorum. Ancak bir animenin hikayesi güzel bile olsa çizim tekniği ya da konunun işlenişi cezbetmeyince benim açımdan ölüp gidiyor. Sırf karakterlerinin görselliği hitap etmediği için çöpe attığım ya da karizması yüzünden bayılıp gittiğim seriler oluyor illaki. İşte onlardan bir derleme. İlk göz ağrım ve anime izleme sebebim olan karakterle başlayalım öyleyse

Reinhard Von Lohengram & Yang Wen-Li: Ah ah. Normal şartlarda askeriye, ordu, savaşlar vs içeriyorken izlemeyi düşünebileceğim bir seri değildi belki de. Ama hikaye her ne kadar uzayda geçse de tarih kokan öğeler barındırıyordu ve belki hayatıma pek çok açıdan dokunduğu için yıllara karşın hale gönlümün bir numarasıdır. (Çizim yapmamı, klasik müziğe ilgi duymamı ve üniversitede bölüm seçimime kadar uzanan etkisi olabilir) Sarışın ve renkli gözlüleri sevme sebebim de yine Reinhard karakteridir sanırım.




Kaname Kuran & Zero: Vampire Knight'dan ikiliyi izleyip de bayılmayan var mıdır? Biri karanlık tarafı diğeri aydınlığı temsil eder. Kaname Kuran kendinden ödün vermeyen sır küpü ve gizemliyken kaderin cilvesi, olmak istemediği bir yaşama mahkum edilen Zero ise O'nun olduğu herşeyden nefret etmekte. İkilinin bitmeyen savaşında aynı kızı sevmek (üstelik biri öz ağabeyken!) kaderlerinin cilvesi. Kalbim Zero'dan yana ama karizma olarak Kaname'yi daha önde tutanlardanım. Bu hikayenin de bir devam mangası var ve kızımız seçim yapmış. Bilmeyenlere duyurulur.



Andre Grandier & Hans Axel Von Fersen: Rose Of Versailles (Lady Oscar), 1979 yapımı bir seriden bahsediyorum. Adamakıllı bayıldığım, tek taraflı başlayan aşkı yüzünden kederlendiğim ve hüzünlü sonuna gözyaşı döktüğüm ilk karakterdir kendisi. Onu katlayan üstteki Kaname ya da Zero gibi birçok karakter gelip geçmiştir uzun soluklu anime seyir sürecimden. Ama benim jenerasyonumun anime zevki de bir başkadır. İnternetin olmadığı, çizgi film saatinde sokakların boşaldığı dönemlerden bahsediyorum. TMS'nin bir karakter tarzı vardı o yıllarda. Andre'de o izlere sahip. Bir diğer beyfendimiz ise tarihte de gerçek bir kişilik olarak yer alan İsveç Kontu Hans Axel Von Fersen


Abel Butman & Arthur Butman & Lowell J.Grey: Shojo anime ise izlediğiniz, karizma karakterler olmazsa olmazdır. Serimizde aslında üç adet yakışıklı mevcut. Aşık olunan ise tek kız. Dolayısıyla rekabet diz boyu:) Ortamda bu kadar karizma mevcutken seçim yapabilmek zor olsa gerek. Düzgün bir finali (orijinal manga finalinden bahsediyorum) hak ediyorken aptal bir sonla biten yapımlardan. (Tahmin edin beni en çok hangisi cezbetmiş olabilir:)) Ahh Lovell Ah!




Terry (Terius) Granchester: Karizmasından ölünesi bir diğer nostaljik karakter şimdilerin animelerini takip edenler için görünce "ıyk bu da ne?" dedirtse de benim gibi bu seriyle büyüyenler için uhte olarak kalmış aşık olunası bir yaratıktır Terry. Baştan aşağı züppe, serseri ve başka ne aklınıza gerlirse sayabilirdiniz. Ama o havası yok mu? İçten içe duygulu ve düşüncelidir. Bir de mutlu mesut dünya evine girdiğini görebileydik makbule geçerdi elbette.


Lantis & Eagle Vision: Animede robot temalı yapımlar hariç fantastik serilerin tv'de pek de boy göstermediği bir dönem özel bir kanalın bize adeta armağanı olmuştu ve hikayedeki bu iki adama adeta bitmiştim. Clamp'ın tuhaf ve orantısız vücut yapılarına alışmam biraz zaman almıştı gerçi. Bir de Stüdyo çalışanları greve mi çıkıyordu bilemiyorum ama karakterler kimi bölümlerde cidden çirkinleşebiliyordu.



Sesshomaru: Karakterler her daim salt iyi olmak zorunda değil. Bazen kötüler de etkileyici ve izlenir olabiliyor. İşte onlardan biri; Uzun soluklu anime serisi İnuyasha'nın karizmatik abisi, yaratık olgusunu da başka bir boyuta taşır. Öz varlığına dönüştüğünde hayli ürkütücü ve etkileyici köpek kurt karışımı bir şeytan-yaratık halini alıyor. Kardeşine niye bu kadar kızgın ve acımasız peki? Safkan varoluşa inanıyor ve babasının bunu hiçe sayan seçiminden  sonuna değin nefret ediyor. Yine de karizma mı karizma:)


Kamui Shiro
:
Görsellik animelerde seçici olmamı sağlayan en önemli unsur. Bu yüzden birçok seriyi konusu belli oranda kayda değer olsa da çöpe yollamışlığım da var. Clamp’ın bendeki yeri ayrıdır. Bijonen tarzının estetik çizimlerine sahip karakterimiz X adlı anime filminde ve aynı adla yapılan tv serisinde boy gösterir. Aslında yapımın tamamında karakterlerin büyük bölümü hoş çizimlere sahiptir. Siz siz olun özellikle şimdilerin -iki üç anime izleyip uzman kesilen ve olumsuz görüş bildiren tayfasına- bakmayın ve bu yapıma bir göz atın.
 
Cadis Etrama Di Raizel: Orijinalini bir kore Manhwa'sından alan Noblesse'ın vampir karakteridir ve bu bağlamda sanki Vampire Knight animesinden tanıdığımız Kaname'nin kardeşi gibidir. Sırf bu yüzden ben bu yapımı yarım bıraktım. Ayrıca Japonya hariç işin içine Çin ya da Kore girince onların elinden çıkan animeleri şu ana kadar sevebildiğimi söyleyemem. Ayrıca zaten konusu da pek sarmamıştı. Ama sırf bu güzellik için göz atın derim. Ayrıca zevkler ve renkler tartışılmaz. Fazlasıyla seveni var bu dizinin.


 
Levi Ackerman: Çıktığı dönem, ilk bölümü sonrası (Bir titan ana karakterin annesini atıştırmalık niyetine ısırıp yiyordu!) o görüntüden irrite olmuş ve seriyi rafa kaldırmştım. Geçen yıl bir vesileyle yeniden başladım ve son birkaç yıldır iyice sığ ve sıkıcı hale gelen animelerden sonra iyi bir dönüş sağladı. Bir açıdan o dönem beğenmeyişim isabet olmuş. On yıl devam eden hikayeyi takip etmek katlanılası olmazdı sanırım benim için. Gelelim başlığımıza konu olan Levi Ackerman karakterine. Titanları yok eden saldırı timlerinden birine liderlik eden adamımızı aslında öyle listedeki diğer "yakışıklılarla" aynı kefeye koyduğumu söyleyemem (söz konusu bir çizgi film ama başka tanım bulamadım:) Ama belirgin bir karizmaya sahip. Nihayetinde atletik becerileri etkileyici ve bu açığı kapatıyor. Çocukluğu sefalet içinde geçmiş. Sonrasına gram sevgi görmediği amcası tarafından büyütülmüş. Saldırı timine girmesi kurtuluşu olmuş diyebiliriz. Açıkçası Levi olmasaydı Attack on Titan'ı izlemezdim.

 

Loid Forger: 2020'lerden bir seri Spy x Family. Loid Forger nam-ı diğer ajan Twiliğht. İşi gereği yer alacağı uzun soluklu bir görev için aile babası profili çizmesi gereken bir duruma düşünce yetimhaneden evlatlık bir kız alır. Ancak kızın bir dizi deney sonrası bazı güçler kazandığından ve düşünceleri okuyabilme yeteneği taşıdığından haberi yoktur!? Sonrasında terzisinde tesadüfen tanıştığı sıradan görünen (ama aslında pek de sıradan olmayan ) bir kadınla kağıt üzerinde evlenir. Anime yayın döneminin en sevilenlerinden biri. Hikaye hayli eğlenceli. İki sezonın ardından sinema filmi ile yola devam edecek. 

 

Tamahome ve Hotohori: Fushigi Yuugi yayın dönemi diğer birçok başarılı seri nedeniyle gölgede kalmış ve biraz harcanmış, hak etttiği ilgiyi bulamamış yapımlardan biridir bana göre. Hikayede yer alan iki karakterden ilki Tamahome dövüş yetenekleriyle dikkat çeken ayrıca yetim kardeşlerinin üzerine titreyecek kadar olgun ve sıcak kalpli biridir. İkincisi Hotohori ise ülkenin imparatoru ve tam bir beyfendi profilinde izlediğimiz Hotohori aynı zamanda aşkta rekabet yaratan diğer erkektir. 


 

William James Moriarty: Sharlock Holmes denince akla gelen ilk yan karakterdir Moriarty. Animeyi yapanlar neden hikayeyi Sharlock değil de onun üzerine kurgulamayı seçmiş bilemiyorum ama konuya karşı pencereden bakma gibi bir imkan sunduğu için şahsen şikayetçi değilim. Aynı ölçüde Sharlock da karizmasıyla boy gösteriyor zaten.

 

Larva: 4 Bölümlük Vampire Princess Miyu Oav sanırım ilk izlediğim animeler diye bir listem olsa ilk 5'te yer alır. Mangakanın mükemmel estetik çizimleri yapımda yer bulmuş olsa da hikayenin işlenişi biraz yavandı. Bu nedenle bunca zaman sonra bile benim açımdan konu bir parça bulanık kaldı. Özellikle avcı iken av durumun düştüğü sahneyi hala hatırlarım. Sonrasında yapılan tv serisi de beklediğim tadı vermekten uzaktı. Ancak siz de benim gibi animelerde estetiğe dikkat edenlerdenseniz yapıma bir uğramalısınız.


Binbaşı Gilbert: Violet Evergarden yeni dönem animlerinde şükür izlenecek birşey çıktı dedirten, adeta hikayenin geçtiği mekanlarda yaşama isteği uyandıran, dış atmosfer görüntülerine ve mükemmel karakter çizgilerine sahiptir. Hikayenin karizması da gizemli karakter Binbaşı Gilbert... Seri resmen kalitesiz yapımlar arasında çölde su buldum hissi uyandırmıştı.


Howl: Howl'un Yürüyen Şatosu'da karizmatik büyücümüz Howl tüm kadınların rüyalarını süsleyen ama aynı zamanda karanlık ününün yarattığı söylentiler ışığında biraz da korkulan karakteridir. Sophie içine düştüğü durum nedeniyle kendini bu garip sayılacak ailenin içinde bulduğunda genç adam kendisi için koca bir bilinmezlik yumağı olsa da zamanla duygu ve düşünceleri değişir.




5 yorum:

  1. Merhaba iletişime gecebilir misiniz bir şey soracaktım

    YanıtlaSil
  2. Harika bir yazi olmus bayildim. Ben de bu jenerasyondanim :)

    YanıtlaSil
  3. anthony ıde koyabilirdiniz bence ( yeni nesilim ve candy candy izliyorum)

    YanıtlaSil

Lütfen nazik olalım. Yazım kurallarına dikkat edelim. (Klavye aziziliği olabilir az da olsa:)