6 Mart 2013 Çarşamba

5 Mart 2013 Salı

Eskilerden Günümüze Anime'nin Türkiye'deki Serüveni

 
Hatırlatma: Blogtaki tüm yazıları blog sahibine aittir. Emeğe saygı gösteriniz ve eğer kendi sitenizde vs kullanacaksanız yazılar için lütfen alıntı yaptığınız belirterek blogu link gösteriniz. (Uyarı ve ricaya rağmen kendi yazısıymış gibi paylaşan olunca kopyalanabilirliği engellemek zorunda kaldım. Bu durum paylaştığım linkleri de bazen tıklanmaz kılıyor ama yapabileceğim birşey yok.)
 
Hatırlatma: Bu yazı en son 15 Şubat 2025'ye güncellendi :)
 

Kendimi bir dönemin şanslı neslinden sayıyorum. Az sayıdaki tv kanalında herkese hitap eden yayınlar olurdu ve fazlasıyla doyurucuydu. Pazar günü western sinemalarını bile ailece izlerdik. Aynı şey tv programları, diziler ya da çizgi filmler için geçerliydi. Çocukluk yıllarımda yani 80'ler ile 90'lı yıllar izlediğim animeler benim için bambaşkaydılar. Çizimlerine hayrandım. Anime diye bir kavramın bilinmediği o dönemlerde iri gözlere sahip karakterlerin doldurduğu ve her gün konusunu sadece bizim değil aile üyelerimizin de takip ettiği 25 dakikalık maceraları yaşayabilmek adına şahsen ben mahallemdeki pek çok çocuk gibi oyun oynayabileceğim bir saate evimin yolunu tutar ve bundan hiç de şikayetçi olmazdım. 

 
Türkiye'de Japon çizgi filmi denince hatıra gelen ilk yapım hiç şüphesiz 1979'de yayınlanan Candy Candy (Şeker Kız Candy)'dir. Pek çoğumuz O'ndan sonra yayınlanan her çizgi filmi "Şeker Kız Candy'ye benziyor" diye tanımlardık. (Bu arada İnternetteki resimlere aldanıp Candy'yi o kalitede sanmayın. Günümüz şartlarında çok izlenesi bir seri değil artık.) Duyabildiğimiz kadarıyla şarkılarını söylerdik. Böylece ilk anime tanımlamalarımız da oluşmuştu. Japonlar küçük gözlüymüş ve büyük göz hayranı oldukları için bu tip çizgi film karakterler yapıyorlarmış cümlelerini duymayan yoktur herhalde. Bana göre o zamanlar bile saçma gelen bir açıklamaydı. Ama esin kaynağının disney olduğunu öğrenince adam akıllı şaşırmıştım. 
 

 
Eskiden TRT animelerin toplumdaki izlenirliğini gözardı etmeyen bir kanaldı. Heidi (1977), The Adventures of the Little Prince (Küçük Prens), G-Force, Rokushin Gattai God Mars, The Adventures of Swiss Family Robinson, Andersen Monogatari (52 Blümdür. Little Ida's Flowers, The Story of a Mother gibi bölümleri ekrana gelmiştir. Bizde tümü yayınlandı mı emin değilim.), Mofli: the Last Koala, Wanpaku Oomukashi Kum Kum, Chiisana Viking Bikke, Arabian Nights Sinbad (1978), The Adventures of Pepero: Son of the Andes, Mahou Shoujo Lalabel, Sasurai no Shoujo Nell (Trt Yayın Yılı: 1987), Sango-sho Densetsu: Aoi Umi no Erufii (oral Reef Legend: Elfie of the Blue Sea), Video Senshi Laserion, Muu no Hakugei (The White Whale of Mu), Flanders no Inu (1978), Nils'in Uçak Kazı (Orijinal Adı: Nils no Fushigi na Tabi / The Wonderful Adventures of Nils (Trt Yayın yılı: 1984-85), Nehir Yıldızı (Orijinal Adı: La Seina Hoshi), Judy ve Uzun Bacak (Orijinal Adı: Watashi no Ashinaga Ojisan / My Daddy Long Legs), Lady Oscar (Orijinal Adı: Rose Of Versailles) gibi serilerin yanı sıra Candy'i anımsatan tarzı nedeniyle seçilmiş olması nuhtemel, Cici Kız (Orijinal Adı: Georgie (TRT Yayın Yılı 1985), Lady Lady, Alpen Rose, Hello Sandy Bell, Çiçek Kız (Orijinal Adı: Hana no Ko Lun Lun (Trt Yayın Yılı: 1986) gibi birçok yapımı ekrana taşıdı. 
 
NOT: Yayın yılı bilgisi dönemin televizyon dergileri ya da gazete ekran yayını kısımlarından alınmıştır.
 

 
Hatırlatma: Yukarıda adı geçen birçok yapım 90'larda da yayınlanmıştı
 
Candy Candy (Şeker Kız Candy)'nin ya da Cici Kız (Georgie)'nin bitmek bilmeyen dramı, bilim kurgu evreninin dev robotları, Zentraldi saldırısı altındaki dünyayı kurtarmaya gönüllü Rick Hunter'ın ünlü bir yıldız olma hayalleri kuran uçarı kız Minmay'in peşinden koştuğu bilim-kurgu macerası Robotech arasında konu yelpazesi giderek değişen o yapımları izlerken adım adım zevklerimiz de renklenir oldu. Şu an ki kadar kanal seçeneği yoktu belki ama yayınlarda herkese hitap eden bir şeyler vardı. 


2000’lerin başında türeyen Bbg evi ve türevleri neyse ki sona erdi. Ne kabus bir dönemdi... Her kanalda ayrı bir popstar yarışması boy gösteriyor, herkes yetenek değil acıtasyon ve dram taşan beğeniden uzak acayip tiplere oy verip duruyordu. Tüm o tarz programlardan öyle tiksinmiştim ki 5 dakika kazara bir yerde denk gelsem kriz geçirir hale gelmiştim. Mecbur kalmadıkça uzağında duruyordum. Ancak yurt ortamında çoğunluğun beğeni kalitesi "karakterleri ölçüsünde" dipteydi. Özellikle şarkıcı seçen o garip programlar insanın tahammül sınırlarınız zorlar nitelikteydi. Gerçi o tuhaf yarışmaların benzerleri hala devam ediyor ama neyse ki birden fazla kanalda yayınlanmıyor. Hatta bir keresinde Asmalı Konağa karşı o hafta için tv'de yayınlanan bir sinemayı izlemek istediğim için üniversiteli ama beyni bezelye kadar gelişmemiş bencil ve terbiyesiz bir oda dolusu insanla karşı karşıya gelip hayli seviyesiz ve sevimsiz bir laf dalaşına sürüklenmek istenmiş, sabrımın sınırlarını zorlamıştım. 
 

2000li yıllar nispeten ekranda hala iki üç anime serisi görebildiğimiz zamanlardı. Sabahın 06:30'nda Rurouni Kenshin izlemek için sessiz sessiz odamdan süzülüp bir fincan sıcak kahve ile tv odasında soluğu alır ve kimi zaman da tv başında çizgi film izlerken yurt ahalisine yakalanırdım. BBG evi gibi kendi izlediklerinin kalitesi tavan yapıyorken (!) çizgi film izlememi de garipsiyorlardı. Klasikleşmiş “çizgi filmi çocuklar izler, çizgi film çocuklar için yapılır” düşüncesini dillendirdiklerinde de ben sallamıyordum. 
 

Şimdilerde bunca kanala rağmen siz de benim gibi Tv'de izleyecek birşey bulamayanlardan mısınız? Sıradan ve biribirini tekrar eden programlar fazla seçenek sunmuyor. Bir program beğeni kazanınca sanki 80 milyonun tümünü kapsamak zorundaymış gibi diğer kanallarca tekrar ediliyor ve adeta izlenmesi için dayatılıyor. En azından şiddet içeren çizgi filmler ekranlardan uzaklaşmış gibi gözüküyor. Bir zamanlar bu anlamda kaliteli ve çeşitli program örnekleri veren şimdilerde (kafa yapısı belli) TRT birkaç yıl önce eskiden sunduğu bazı çizgi filmler için yeni lisans antlaşmaları imzalanacağını vadetmesine karşın sessizliğini koruyor. Ekran sayısını arttırmasına ve hatta bir çocuk kanalına sahip olmasına rağmen eski kalitesini aratıyor. Elektrik faturamızdan aldığı payla paraları katlayan ve bir sürü kanal açan ama hiç birşey sunmayan yayın organı haline geldi. En son ne zaman izledim hatırlamıyorum. Kendi çocuk kanalı için üretilen yerli çizgi filmleri yeterli görüyor sanırım. Burada en önemli etken hiç şüphesiz ülkemizde var olan genel kanı doğrultusunda "çizgi filmleri çocuklar içindir" yayın anlayışının aradan geçen yıllara rağmen değişmeyişi. 
 
İnsanın böyle zamanlarda şahsi bir arşiv oluşturabilmesi bu anlamda bir nimet. Animeye özel harici belleğim 5.5 TB. Bunca zamanın ürünü:)

80'Lİ YILLARDA TÜRKİYE'DE ANİME

Türkiye'de japon çizgi filmi denince hatıra gelen ilk yapım hiç şüphesiz ilk kez tek kanallı TRT dönemi 1979'da yayınlanan Candy Candy (Şeker Kız Candy) idi. Yayın saatlerinde sokaklar boşalır, kuzu kuzu evlerimize giderdik. Pony Evi isimli bir yetimhanede büyüyen Candy'nin dramatik hikayesi varlıklı Leagan ailesi tarafından istendiğini öğrenmesi ile başlıyordu. Candy bir evi olacağı ümidiyle çıktığı hayat yolculuğunda umduğunu bulamıyor ve hayli zorbaca sayılacak davranışlara maruz kalıyordu. Ancak bir süre sonra tüm hayal kırıklığına rağmen yine aynı çevreden Audrey ailesine mensup Anthony, Alistair ve Archibald ile tanışıyor ve üç delikanlının yakın ilgi ve koruması ile nispeten daha rahat zamanlar geçiriyordu. Dönemi açısından ve elbette çizgi film olarak hayli şaşırtıcı sahneler içerdiği düşünülürse TRT'nin sansürüne uğramış olması da muhtemeldi. Pembe dizi hikayelerini aratmayan konusu ve uzunluğu ile o dönem jenerasyonu çocuklarının yanı sıra yetişkinlerinin de hafızasında yer etti. 
 
 
Yapım Japonya'da sürerken manga çizeri ve yazarı arasında meydana gelen anlaşmazlık ikili arasında uzun süre devam eden hukuk savaşına dönüşerek mahkemeye taşındı ve en nihayetinde Candy Candy serisi 115 bölümle sona erdi. Yayın ve telif hakkı sorunu mahkemede çözülse de serinin ülkemizdeki yayın şansına balta vurdu. Şimdilerden bir Remake "yeniden yapım" olarak göremeyişimizin en önemli sebebi de bu. Sonraki yıllar ülkemizde özel kanallar bu animeyi pek çok kez tekrar etmişse de TRT hariç her kanal "mahkemedeki devam eden hukuksal süreç yüzünden" sonuna kadar yayınlayamadı.


1984-85 yıllarında TRT'de gördüğümüz bir diğer anime Cici Kız adıyla ekrana gelen Georgie idi. Avustralya'da geçen öyküde Butman ailesi tarafından bulunan ve büyütülen Georgie, serpilip güzelleştiğinde önce Sidney'e gelen Londralı yakışlı soylu Lowell J. Gray'e aşık oluyordu. Ardından da iki ağabeyi tarafından sevildiği anlıyor ve aslında bir sürgünün kızı olduğu gerçeği ile yüzleşiyordu. Yayınlandığı yıllar için hiç şüphesiz hayli cesur sahneler içeriyordu. TRT sansür ilkesi özellikle -çizgi filmlerin çocuklar için yapıldığını düşünen bir ülkede- kesinlikle doğru bir mekanizma idi. 90'lı yıllarda Show Tv'nin sansürsüz yayınladığı sahneler hayli şaşkınlık yaratmıştı. Ülkemizde Marmara depreminin yaşandığı 1999 yılı Georgie'yi bu kez yine bir TRT kanalı olan TRT 2 kanalında tekrar izleme fırsatı bulmuştuk. Bu hikaye de çıkış noktası olan mangadan farklı bir sona sahipti. Şahsen o orijinal sonu izlemeyi çok isterdim.
 

NOT: (Bazı "ben bilirim geçinen" tiplerin manga / çizgi romanı için +18'lik diye yazıp çizdiğine bakmayın. (Emin olun kendisi  açıp okumamıştır. Ya da hiç +18'lik manga görmemiştir!) Shoujo türüdür doğru. (Shoujo Manga yaş aralığı 12-16'dır. ) Ama iddia edildiği gibi +18'lik değildir.) Bizdeki 7 yaş uygundur diye yayınlanan hangi dizi 7 yaş için peki? Oradan eleştirmeye başlayalım önce!
 
 

80'ler ülkemizin TRT'nin sayesinde dev robotlar ve uzay gemilerinin savaşlarını konu alan bilim-kurgu yapımlarla tanıştığı yıllardı. Voltron, Video Senshi Laserion, Robotech gibi bilim-kurgu anime dizilerin yanında Robotech Sentinels, 1981 tarihli Space Warriors Baldios filmi, 2000'li yıllarda televizyon serisi halinde yeniden yapılan Cybor 009'un 1985 tarihli sineması Cyborg 009: Legend of The Super Galaxy o dönem ekranlarda yer aldığında sadece çocuklar değil büyüklerce de beğeniyle takip edilmekteydiler. (Hatta çocukken ablamla o filmlerden bazısınıdaki kadın karakterlerin adlarını alıp evcilik oynardık. Tamara ve Aprodia:)  Çizimleri de çok güzel gelirdi:) 
 
NOT: Bunların bazısı yine 90'larda yayınlandı.
 
 
ABD'nin yayın haklarını satın aldığı Robotech'te, Zentraldi saldırısı altındaki insanoğlu Macross adı verilen dev uzay gemisi ve pilotlarının mücadelesine tanık olur ve bu pilotlardan biri Rick Hunter tarafından kurtarıldığında kaçınılmaz biçimde O'na aşık olan Lynn Minmay galaksiler arası üne kavuşurken söylediği İngilizce şarkılarla iki düşman ırkı da barışa kavuşurdu. Bu arada Robotech, ülkemizde ciddi bir hayran kitlesine erişti. Ana vatanında günümüze kadar Macross adıyla yoluna devam ederken sayısız yan seri ve sinema ile takibi zor bir uzunluğa ulaştı. (Bir süre önce yeniden izlediğimde tüm şirinliğine rağmen aslında Minmay en başından itibaren oldukça bencil ve sığ düşünen bir karakter. Rick / Hikaru seçiminde haksız sayılmazmış:)

 
TRT, World Masterpiece Theatre kapsamında Nippon Animation şirketinin yaptığı ve çocukluğumuzda bir çoğumuzun kitaplarını okuduğu, Heidi (Alp no Shojo Heidi) (1977),  A Dog Of Flanders (Flanders no Inu - 1978), Pollyanna (Polyanna Monogatari), Yeşil Çatılı Anne (Orijinall Adı: Akage no Anne / Anne of Greengables, Marco - From the Apennines to the Andes, Marco, Little Princess Sara, Little Woman (Küçük Kadınlar), Judy ve Uzun Bacak (Watashi no Ashinaga Ojisan / My Dady's Long Legs) gibi sevilen çocuk klasikleri ile Sasurai no Shoujo Nell (1987) ve Ashita no Nadia'yı  ekranına taşımıştı.

 
Ayrıca yine Kimsesiz Çocuk (Orijinal Adı: Le Naki Ko Remi / Remi: Nobady's Boy), Lady Oscar (Orijinal Adı: Versailles no Bara), Lady Lady, Çiçek Kız (Orijinal Adı: Hello Sandy Bell), Çiçek Kız (Orijinal Adı: Hana no Ko Lun Lun), Kinpatsu no Jeanie (Konu ve yapım yılı 92 yapımı diğer diziden farklıdır), Define Adası (Orijinal Adı: Takarajima / Treasure Island), Mahou Shoujo Chikkuru, Paris no İsabelle, Bella ve Sebastian, Katri: Girl of the Meadows, Calimero, Yakari, Düğme Burun (Orijinal Adı: Yume No Hoshi No Button Nose), Yavru Geyik (Orijinal Adı: Kojika Monogatari / The Yearling), Nil'in Uçan Kazı (Orijinal Adı:Nils no Fushigi na Tabi / The Wonderful Adventures of Nils), Nehir Yıldızı (Orijinal Adı: La Seina Hoshi), Space Adventure Cobra gibi bir çok animeyi izleyicilerin beğenisine sunmuştu. Şimdi bakınca anlıyorum ki o zamanlar izleyicilerin taleplerini gözardı etmeyen bir yayın kanalıymış. Nerede şimdi ki TRT?


90'LI YILLARDA TÜRKİYE'DE ANİME

90'ların başında Japonya'da artık daha uzun soluklu ve kaliteli konuları işleyen yapımlar üretiliyordu. Anime stillerinde belirgin değişimin başladığı ve sakıncalı içeriklerin de aynı ölçüde patladığı zamanlardı. Ülkemizde ise TRT sayısı azalsa yaz tatili dönemi da Susam Sokağı'nın da dahil olduğu Tatil Ekranı adlı çocuk kuşağında yarım kalan Portakal Yolu (Orijinal Adı: Kimagure Orange Road) ile dram ve romantizm yüklü bir diğer Candy stili televizyon serisi Dağ Gülü (Alpen Rose) ile Köstebek Kardeşler (Orijinal Adı: Mock and Sweet / Dorimogudaa) ve Küçük Prenses (Orijinal Adı: Shokojo Sera / Little Princess Sarah) gibi örneklere yer vermişti. 
 
 
Bu kuşağın haricinde (tam hangi yıldı net biçimde hatırlamadığım zaman dilimlerinde) Pamuk Prenses (Orijinal Adı: Shirayuki Hime no Densetsu (The Legend of Snow White), Rascal the Raccoon, Wakakusa no Charlotte, General Daimos, Himitsu no Akko-chan, Tongari Boshi no Memoru (Little Memole), Koş Hany (Kore yapımıdır. Orijinal Adı: Dallyeola Hani / Run Hani) gibi anime örneklerini sunmaya devam ediyordu.


90'lar özel kanalların ortaya çıktığı dönemdi. Star Tv'nin ardından Show Tv ve Kanal D yayın hayatına adım attılar. Show Tv Çiçek Kız (Hello Sandy Bell), Tatlı Cadı (Orijinal Adı: Mahoutsukai Sally), Şut Ve Gol (Orijinal Adı: Aoiki Densetsu Shoot), Goal gibi çoğu TRT'de yayınlanmış animeleri ekrana taşıyarak onları özleyenleri mutlu ederken daha önce yayınlanmamış dizilere yer verdi. Clamp yapımcılığa ait farklı tekniği ile dikkat çeken fantastik türdeki Sihirli Şövalyeler (Orijinal Adı: Magic Knight Rayearth)'ın tamamını, basketbol temalı ve komedi tarzındaki Basket (Orijinal Adı: Slam Dunk) ile Japonya' da yayınlanan ve hala devam eden en uzun soluklu serilerden biri olan polisiye tarzındaki Dedective Conan (Orijinal Adı: Meintantei Conan)'ın bir kısmını yayınladı. Yeni anime tarzı artık bu yapımlarda kendini iyiden iyiye belli ediyordu. Söz gelimi o zamanlar alışık olmadığımız çizgileri, mavi ya da yeşil festival havasındaki rengarenk saçları kabullenmekte zorlanmıştım. (Şimdiki animelere bakınca o günleri mumla arıyorum tabii o ayrı:)


Kanal D açıldıktan kısa bir süre sonra 1993'te Yıldız Şerifleri (Saber Rider and the Star Sheriffs) ile 1994'te Türkiye'de çizgi filme bakış açısını değiştirecek nitelikte farklı bir yapımı, bir parça Star Wars’ı anımsatan uzay soap operası tarzındaki Galaksi Kahramanları (Legend of The Galactic Heroes)'un ilk sezonunu yayınladı. (Hatta yanılmıyorsam diziyi tekrar ettiği dönem her nedense sezon finalini bir türlü yayınlanamazdı. Kanal yönetim kalitesizliği işte!) Animenin devamı o süreçte yapım aşamasındaydı ve sonraki yıllar pek çok yapım gibi ne yazık ki O da yarım bırakıldı. Parmak Kız (Orijinal Adı: Oyayubi Hime Monogatari /Thumbelina: A Magical Story), Jeanie with the Light Brown Hair (Orijinal Adı: Kaze no Naka no Shoujo Kinpatsu no Jeanie), TMS uyarlaması Sevgili Köpeğim (Orijinal Adı: Flanders No Inu. Bokuno Patrache), Ulysses 31, Çizmeki Kedi (Orijinal Adı: Nagagutsu o Haita Neko no Boken / Adventures of Puss-in-Boots), Kızıl Paron (Orijinal Adı: Red Baron), Küçük Golcü (Orijinal Adı: Kaptan Tsubasa), Küçük Kadınlar'ın devam halkası Küçük Erkekler (Little Men: Jo's Children)'ın yanı sıra Candy Candy (Şeker Kız Candy)Lady Oscar (Versailles no Bara), Monster Rangers gibi tekrar yapımlar yine bu kanaldaydı.


Çeşitli kanalları dolaşan ve birden fazla kez ekrana gelen Robin Hood no Daibouken, Takarajima (Treasure Island), Kaiketsu Zoro (Zorro Efsanesi), Cinderella Monogatari ve Dash Kappei (Ülkemizdeki yayın adı Çiko) gedikli hale gelen yapımlardandı. Şimdi yayın hayatında yer almayan Kanal 6 eski animelerden Lady Oscar (Rose Of Versailles), Deity (God Mazinger) ile Ganbare Genki, Ctv'de Mahou no Creamy Mami, HBB sayısız tekrarıyla Dolbuk (Tokusou Kihei Dorvack)'ı ve Hızlı Yarışçıları (Twin Hawks - Futari Daka)'yı yayınlanıyordu. Star Tv'de ise Srikers (Ashita no Frikik) abartı sayılacak kadar çok kez tekrar edilir ama nedendir bilinmez hep yarım kalırdı. Sonuna kadar da sanırım çok az sayıda yayınlandı.Söz konusu çizgi filmler olunca yayıncılık özensizliği tavandı zaten.  Yeşil Çatılı Anne (Orijinall Adı: Akage no Anne / Anne of Greengables, 90'lı yıllarda ya Show Tv'de ya da Kanal D'de tekrar edilmişti.  (İzledim ama hangi kanal net değil:)
 

Kanal D başta olmak üzere birkaç kanal gezen  ve en çok Samanyolu Tv'de gördüğümü hatırladığım Mark Twain'in kitabı Adventures of Huckleberry Finn'den uyarlanan Huckleberry Finn Monogatari (Huckleberry no Boken), Aslan Kimba (Orijinal Adı:Janguru Taitei / Kimba the White Lion), ve Louisa May Alcott tarafından yazılan, 1868-1869 yılları arasında kitapları basılan Toei Animation şirketi versiyonu Küçük Kadınlar (Orijinal Adı: Little Women's Four Sisters / Wakakusa no Yon Shimai) vardı. 1990'arın sonu ile 2000'li yılların başı fantastik yapımların birer ikişer öne çıktığı yıllardı. 
 
 
TRT daha önce de TRT 3 yayınladığı Sihirli Kurdela (Orijinal Adı: Himechan No Ribbon) ile 1998'de -TV'de ilk- Tılsımlı Gelinlik (Orijinal Adı: Wedding Peach)'in tamamını, Star Tv Lastik Çocuk (Orijinal Adı: One Piece)'in, ATV'de ise Ay Savaşçısı (Orijinal Adı: Sailor Moon) ve Dragonball'ın bir kısmı yayınlandı.
 
 
 
Yine aynı yıllarda şifreli yayın yapan paralı kanal Cine 5 hayatımıza girmişti. Bizde değil paralı kanal izlemek, evde uydu bile yoktu. Bu nedenle analog hangileri izlenebiliyorsa tv üstü anten eşliğinde onlarla yetinirdik. Bir türlü çekmeyen HBB kanalında Dorvack animesini izleyebilmek için az uğraşı vermedim. Robotech'in Cine 5'te şifresiz şekilde yayınlandığını hatırlıyorum. Kanal ayrıca hafta sonu farklı zaman diliminde tekrarlayarak  iki anime filmi göstermişti. (Belki daha fazlaydı ama benim hatırladıklarım bunlar.) 
 
 
İlki Dijital Şeytan adıyla yayınladığı Daimaju Gekito Hagane no Oni, ikincisi Sengoku Majin Goushougun: Toki no Etranger. İzlemek için yanıp tutuşmuştum ama nafile. Bitişlerini takip ettiğimi ve kapanış müziklerini beklediğimi bile hatırlarım. Kanallarda ise tek tük anime filmleri yayınlanırdı. Star Tv'de Toi Umi kara Kita Coo (Coo: Come from a Distant Ocean), Show Tv'de sabah kuşağında Swan Like, Flash Tv'de  Cyborg 009: Legend of the Super Galaxy, Mesaj / Meltem Tv'de bol sansürle 11-nin Iru! (They Were Eleven), 1982 yapımı The Last Unicorn, 1978 yapımı Thumbelina filmleri.


 
2000'Lİ YILLARDA TÜRKİYE'DE ANİME

2000'li yıllar animenin televizyon kanallarında kısır döngüsü halini aldığı zamanlardı. Milenyum'un başında, bir kısmı yerel olmakla birlikte, özel kanalların sayısı yüzü aşmış durumdaydı. Ancak anime seçiciliği diye bir kavram neredeyse kalmadı. Gariptir ki Amerika ve Avrupa'da yayında iken sakıncalı görülüp kaldırılan Pokemon ülkemizde bu gerçek gözardı edilerek ekranlarda yer aldı. Onunla başlayan furya Monster Ranger, Yu-gi-oh, Beyblade ve Digimon'la sürdü. Zararları tartışılırken özel kanallar alternetif aramak yerine ekranlarda boy gösteren bu tuhaf yapımları biribirlerinden alıp yayınlamayı tercih ettiler. Böylece yarı fantastik ve garip yaratıkların savaştırıldığı -çocuklara yönelik- ama aslında onlara hiç uygun olmayan yapımlar izledi. 
 

Animelerin sakıncalı yönleri günümüzde artık iyice tavan yapmışken ve hatta işlenen konuların ahlak ölçütlerimizi zorlarken o dönemlerde de en masum sayılabilecek yapımlarda bile karşımıza çarpık ilişkiler veya beğeniler çıkabiliyordu. Onlardan birini Star Tv, içeriği  -makul bir dublajla kamuflaj uygulayarak- bir diğer Clamp yapımı Card Capture Sakura'yı yayınlamıştı. Kanal D ise anime takipçilerini şaşırtarak iki başarılı yapımı ekrana taşıdı. Bunlar dünyada dört bölümlük Oav Samurai X ile büyük beğeni toplayan uzun soluklu televizyon serisi Rurouni Kenshin:Legend of the Kyoto ve Taiho Shichauzo (Hızlı Polisler) (bir sezon) idi.



TRT'nin tercihi ise Ay Savaşçısı (Sailor Moon)'dan yanaydı ve izleyici kitlesinin fazlalığı göz önüne alındığında kesinlikle doğru bir karardı. Ancak seçimi yapanların iki yüz bölümlük bu anime ile ilgili gözden kaçırdığı birkaç ayrıntı vardı. 3. sezonunda eş cinsel eğilimli iki karakter ile 4.sezonunda da erkek iken savaşçıya dönüştüklerinde kadın olan 3 diğer karakteri barındırıyordu. Öyle ki dublajı yapan sanatçılar kadın mı erkek mi hangi sesin kalıcı olması konusunda karar verirken zorlanmışlardı. Bu yüzden TRT genelde ekrana taşıdığı serileri sona erdirme ilkesine sahip tek kanal olmasına rağmen hayli geçerli görünen sebeplerle Ay Savaşçısı (Sailor Moon)'u yarım bıraktı. Ancak yurtdışı da dahil olmak üzere serinin devamı için yoğun talep gelince duruma kayıtsız kalamadı. 
 

Böylece ATV'nın yetmişli bölümlerden sonra devam etmediği kısımlar da dahil tüm bölümler zaman zaman küçük sansürlere maruz kalsa da ekrana geldi. TRT'nin yayınladığı diğer animeler ise şunlardı. Puchipuri Yuice, Bottle Fairly Sugar. Ayrıca Miyazaki'nin ekol haline gelen anime sinemanın en iyi örnekleri arasında sayılan Kiki Deliver Service, Laputa Castle in the Sky, Oscar ödüllü Spirit Away ve kendisi gibi anime yapımcısı oğlu Goro Miyazaki'nin fantastik kurgu serisinden uyarladığı Yerdeniz Öyküleri (Gedo Senki)'yi yine aynı kanalda görebildik..


Animeler konusunda en beklenmedik ve umut vadedici çıkışı yapan hiç şüphesiz MTV müzik kanalıydı. Orijinal dilinde ve Türkçe altyazıyla ekrana getirdiği animeler tıpkı ABD'deki Adult Swim çizgi film kuşağında olduğu gibi akşam saati başlıyordu. Basilisk, Samurai 7, Helsing, Last Exile gibi türünün iyi örneklerinden yayınladığı animeler Türkiye için ilk bakışta bir devrim sayılacak türdendi. Ancak yayınlara gereken özenin gösterilmeyip bölümlerin tekrar edilmesi, animeler arasında yorumcu sıfatıyla ekranda konuşmaktan aciz, üç şahsiyetin sohbet etmeye çabalayışı insanı canından bezdirecek ölçüde rahatsız ediciydi. (Yapılan işe ve emeğe saygım sonsuz ama seçim cidden kötüydü.) Kanalın İnternet sitesinde duyurulan ya da izleyicilerin özlemle beklediği yeni yapımlar da bir türlü gelmedi.



2016 yılında darbe girişimi sonrası kapatılan Samanyolu Tv'nin çocuk kanalı Yumurcak TV yeni yapım animelerden iki iyi seçimi Kaze no Shojo Emily (Emily Of The New Moon) ve bir Sefiller uyarlaması Les Misarebles: Shojo Cozette ile Remi: Nobady's Boy's kaçıncı olduğunu anımsayamadığım ölçüde tekrar ederek yayınlıyordu. (Çizgi film yayınlayan kanalların sayısı artınca ekranda anime görebiliriz umudumun filizlendiği o dönem, Trt ile beraber birkaç kanala ve Yumurcak Tv'ye -bu ilk iki animeyi de içeren birkaç anime önerisinde bulunduğum- birer mail atmıştım. Yumurcak yayıncıları bu maili dikkate alarak mı seçim yaptılar bilemiyorum ama ekranda her iki önerimi de görünce hayli şaşırmıştım. Tabii kanalın tarzı düşünülecek olursa ekrana taşıyabileceği anime türü Nippon Animation'un klasiklerinden ötesi olmazdı:) World Masterpiece Theatre örneklerini seven biri olarak benim açımdan sorun yoktu. Her zaman duvara konuşuyor gibi hissettiren "izleyici talep" durumuna  bu kez yanıt veren birileri çıkmasına şaşırmıştım.
 

Kanalın Kaze no Shojo Emily çevirisi ise çok bilgisizce ve kötüydü. Elise olarak yazılan karakteri Japonca'da L yerine R kullanıldığı için Japonlar orijinal Japon seslendirmesinde "İruze" diye verirken kanalın okunuş hatasına düşüp Elise'yi İruze şeklinde seslendirmesi çok garipti. Ayrıca ne de olsa çizgi film sadece çocuklar izler mantığı da devam ediyorken yetişkinlerin beklentileri ve ayrıntılara dikkat edebileceği gerçeği de her zamanki gibi galiba gözardı edilmişti. Herhalde birileri bu konuda bilgi sahibi de değildi. Aynı dönem Kanal 7 Gakuen no Alice'i, şimdilerde yayın hayatında yer almayan TNT ise yine bir Pokemon türevi gibi gözüken Bakugan'ı izleyicisine sunmuştu. Bu süreçte TRT ise eskiden yayınladığı bazı animeler için lisans antlaşması yapıp bazılarını yeniden yayınlayacağını duyursa da bu sözler laftan öteye gidemedi.


Yayın hayatına başlayan KIDZ-ANIMEZ kanalı Heidi gibi bazıları hariç Deltoro Request, Full Metal Alchemist & Brotherhood, D.Gray-man, Death Note, Ghost in the Shell: Stand Alone Complex, Bleach, Basilisk, Naruto gibi birçok animeyi orijinal dilinde ve Türkçe altyazılı olarak izleyiciye sunarken gelecekte kült yapımlar görmeyi bekleyen izleyiciye umut vadediyordu. Ancak ne yazık ki Ay Savaşçısı (Sailor Moon) ya da D.Gray-man gibi uzun bölümlü animeleri ilk sezonlarıyla sınırlaması büyük bir kayıptı. Özellikle diğer kanallarca yayınlanma ihtimali pek de mümkün gözükmeyen uzun soluklu serileri bu ekranda görebilmeyi umuyordum. Ancak o da silindi gitti. Uyduda paralı şekilde devam ediyor mu bilmiyorum.


 
 2000'Lİ YILLARIN İLK ÇEYREĞİ SONA ERERKEN  TÜRKİYE'DE ANİME
 
Yıl 2025. Dünyada İnternet tabanlı paralı platformlarla yeni bir dönemece girildi. Her alanda yaşanan içerik üretimi sıkıntısı anime sektörüne cansuyu bir çözüm sundu ve "remake / yeniden yapım" kavramını beraberinde getirdi. 70’lerden başlayarak üretilen pek çok animeye, kaynağını aldığı mangalardan (Japon çizgi romanı) bağımsız özgün konu + bölüm uzatan hikayeler ekleyebiliyordu. Yapım şirketleri bunu çok iyi değerlendirdiler. (Kim zamanında akıllık edip bu yolu izlemişse tebrik etmek lazım.) Bylece eskimiş animeler günümüz teknolojisiyle bezenip aslına sadık kalacak şekilde yeniden yapılmaya başladı. 
 
Legend Of The Galactic Heroes (Ova) Ve Logh: New Thesis (Remake)

Remake örneklerinden: Legend Of The Galactic Heroes: New Thesis, Full Methal Alchemist: Brotherhood, Bersek, Fruit Basket, Sailor Moon Cryistal, Rebuilt of Evangelion, Helsing Ultimate, Battleship Yamato, Cardcaptor Sakura: Clear Card-hen vb... Liste için tıklayınız.) Ancak Candy Candy, Marmalade Boy, Hana Yori Dango gibi bir devrin beğeniyle izlenmiş kimi yapımlarına bu yönde girişimler olmaması üzücü. Bir diğer üretim yöntemiyse kahramanların çocuklarıyla devam eden "ikinci nesil" hikayeleri. Naruto / Boruto, Dragon Ball, Inuyasha / Yasahime bu türe örnek verebileceğim aklıma gelen üç tanesi. 
 

Türkiye'de ise artık televizyonlarda anime yayınlanmıyor. Prime Time'ı neredeyse üç saat süren yerli diziler işgal ediyor. Gündüz kuşakları saçma yemek programlarına ve çeyiz sergisi eşliğinde senin evin mi şık benim ki mi yarışı yapan yaratıklar eşliğinde sunulan saçmalıklara ya da karısını kocasını aldatanların rezilliklerini servis eden acayip programlara ayrılmış. Zaten gelişimi sınırlı halkın beyni "kasıtlı biçimde" iyice aptallaştırılıyor. (Eh beyni geliştirmeye talep de yok! İzleniyor ki yayınlanıyor değil mi!!!!) 
 

Sonny Channel yayın hayatına başladığında çok mutlu olmuştum. En azından CNBC e kapandıktan sonra orada kaliteli yabancı dizi örnekleri görebilmiştik. Sonra neden bilmem yayın hayatı sona erdi. Ardından gelen Life Time ve TLC de bu bağlamda umutlarımı yeşertmediler. Son olarak Cnbc-e geri döndü dönmesine de en izlenir saate en saçma yayını "Bilmem ne Talent'ı" koyup düzgün dizileri yayın akışında sunmayınca rafa kaldırdığım kanal oldu. Şöyle zevkle oturup sonuna kadar izlemeye değer ne dizi ne de film olmuyor ekranlarda.  
 

En azından neyse ki internet çağının sunduğu nimetler "anime" beklentilerimizi bir nebze olsun karşılamamızı sağlıyor. Üstelik sayısı her geçen gün artan, anime severlerin fansub / altyazı çalışmaları sayesinde kitleler sanal ortamında birçok seriyi Türkçe alt yazılı izleyebiliyor. Ancak günümüzde artık o eski konu ve yapım özeni ne yazık ki yok. Üstüne Kore ve Çin sektöre el attıktan sonra içerikler iyice niteliksizleşti ve kalite berbatlaştı. Üretim çöplüğünün içinde her yıl bir elin parmaklarını geçemeyen sayıda izlenebilir anime bulursanız şanslısınız.