22 Mayıs 2024 Çarşamba

Animelerdeki Karizmatik Kötü Erkek Karakterler

  Animelerdeki Karizmatik Kötü Erkek Karakterler /
 Most Effective Antagonist Male Anime Characters
 
 
Karizma erkek karakterlere ekleme yaparken neden Antagonist karakterleri de listeleyen böyle bir başlık olmasın ki dedim. Ortamda bu kadar anime varken tabii ki liste uzayıp gider elbette ama ben hafızamda yer edenlerle başlayıp hatırladıkça ya da keşfettikçe eklemeye devam edeceğim.

Eren Yeager
 
Eren Yeager (Attack On Titan): Attack On Titan'ın baş karakteri Eren "Antagonist" yani kötü olarak listede nasıl girebildi derseniz işin ilginç olduğu kadar çekici tarafı da bu zaten. Bildiğim kadarıyla birçok en kötüler listesinde bir numaraya yerleşmiş durumda. Elbette hikayenin başında böyle değil. Bölümler ilerledikçe işler değişiyor.


Eren Yeager
 
Light Yagami (Death Note): Death Note'dan nam-ı diğer Kira, anime dünyasının en kült kabul edebileceğim kötülerinden biridir. Fiziksel görünümü estetik ve hoş çizilmiştir. (Karizma erkekler listesine de girebilir haliyle:) Aslında serinin başında sıradan başarılı bir lise öğrencisi olarak boy gösterir. Ancak Ölüm Defteri'nin verdiği güçle başlangıçta Protagonist iken kendini her şeyin üzerinde gören Antagonist birine dönüşür ve şeytani tarafı ortaya çıkar.

 
Paul Von Oberstein (Legenf Of The Galactic Heroes): Legenf Of The Galactic Heroes'da en kötüler dersek listede uzar gider ancak bir karakter vardır ki kendisi aynı hedefte yol yürüdüklerinin aksine  izlediği yöntemler acımasızca ve çıkarcıdır. Devam eden savaşta milyonlarca sivili nükleer bomba ile öldürme emri verecek kadar canidir. Tüm seri boyunca adamın güldüğünü ya da insancıl cümleler kullandığını görmeyiz. Hikayedeki yeri onu vazgeçilmez ve ilginç kılar.


 
 
Johan Liebert (Monster): Anime dünyasında en kabul gören kötülerden biri de suç türündeki Monster animesinden Johan Liebert karakteridir. Dahi seviyedeki IQ'su onu daha tehlikeli hale getirir. Çünkü karizmatik doğasının yarattığı çekiciliği kullanır ve etkilediği kimseler farkında olmaksızın isteklerini yerine getirir. Herhangi bir şüpheyi kolaylıkla manipüle edip üzerini örter. Sonuç olarak çoğu zaman bizzat ellerini bulaştırmadan rahatlıkla suç işler.
 

 
Naraku (Inuyasha): Bilinen adı ile Onigumo bedeni şeytani varlıklarca istila edildikten sonra onların konağı ve efendisi olan tuhaf bir kişiliktir. Hastalıklı ve zayıf halde iken Rahibe Kikyo tarafından ziyaret edilir. Kadının zerafeti ve merhameti adamda ona karşı çarpık bir aşk ve nefret doğurur. Inuyasha'yı ise  yarım ve var olmayı hak etmeyen biri olarak görürken bu aşkın yarattığı kıskançlıkla peşine düşer.
 

 
 
Zagato (Magic Knight Rayearth): Magic Knight Rayearth'ın danışman konumundaki şeytani rahibi ansızın görevlerini bir kenara bırakır ve korumaya yemin ettiği prensesi kaçırıp büyülü dünya Sephiro'yu kaos ve yıkıma sürüklemeyi seçer. Ürkütücü siyah kıyafetleri ve zırhı içinde pek bir haşmetli ve korkutucudur. Elbette daha sonra bu yolu seçme sebebini öğreniriz ki hikaye anime tarihinin bence en dokunaklı senaryolarından birine sebep olur. 
 

 
Griffith (Bersek): Bersek Serisi anime ve manga dünyasında en sevmediğim yapımlar listemde sanırım ilk üçe rahatlıkla girer. Griffith karakteri de buradaki en arızalı tiptir. Hırslı ve kıskançtır. Güce karşı doyumsuz bir açlık hisseder. Bu uğurda yoldaşlarını da satar.


Makoto Shishio (Rurouni Kenshin): Rurouni Kenshin denince akla gelen en "kötü ruhlu" karakter kendisidir desek herhalde yanılmayız. Nasıl o hale geldiği animede pek fazla anlatılmaz ama en başından itibaren kılıcını kiralarken öldürmekten zevk duyan biridir. Live Action filmlerinde görürüz ki insanları kesip biçerken arkadan vurulup aynı yolun yolcusu olmuştur. Bir açıdan insanı üzer. Ama sanmayın ki affedilmeyi hak ediyor? Hayır salt kötülüğün timsalidir kendisi.



Gin (Detective Conan): Anime en kötüler listesinde dünyada da yer bulan bir karakterdir. 1996'da ilk kez yayınlandığından bu yana seride halen var olmaya devam etmektedir. Gerçek adı hala bilinmezliğini korur. Siyahlılar Organizasyonu'na "şimdilik" sonuna dek sadık; tam bir suç makinesi, iyi bir tetikçi ve katildir. Yüz hafızasının güçlü olmayışı zayıf tarafı olarak kabul edilebilir. (Serideki kötü listesi aslında hayli kalabalıktır.)


 

Scar & Selim & Fuhrer Bradley ve Diğerleri (Fullmetal Alchemist Brotherhood): İlk seride yer almayan remake Fullmetal Alchemist Brotherhood'da gördüğümüz Scar aslında simyager abisi ve Istar halkına yapılanların ardından bu hale evrilmiştir. Yanında dolaşan Prenses Mei'yi ise her ne kadar doğuya özgü simya kullansa da O'nu intikam çerçevesinin dışında tutar. Fuhrer Bradley ve Selim seride baba ve oğul olarak karşımıza çıkar. Her ikisi de tüylerinizi diken diken edecek türde saf kötüük barındırır.




Kiritsugu Emiya (Fate / Zero): Uzun soluklu Fate serisinden Fate / Zero'da yer alır ki bana göre burada en izlenesi karakterlerden de biridir.

Nakago ( Fushigi Yuugi): Fushigi Yuugi'nin karizmatik kötüsü Yui ve Miaka arasındaki en büyük yalnış anlaşılmanın bir numaralı mimarı konumunda. Sonuna kadar sürdürdüğü yalana dair Yui'nin hayatına son vermeyi istemesi karşısında bile en ufak bir pişmanlık göstermiyor.

 
 
Diamond (Sailor Moon R): Sailor Moon R sezonunda, geleceğin dünyasından karanlık aya mensup klanın lideri ve prensidir kendisi. Dünyanın onlara verdiği sürgün cezasını kabullenmez ve güce erişince intikam için savaş açmayı seçer. Ancak asıl karanlığın basit bir piyonu olduğunu fark ettiğinde iş işten geçer.

 
 

Tsukasa Domiyoji (Hana Yori Dango): Hana Yori Dango ülkesinin halen en sevilen Shoujo mangası olma rekorunu bildiğim kadarıyla elinde tutuyor. Karakterimizse halihazırda ciddi anlamda arızalı bir tip. Zenginliğin sağladığı güçle herkesi böcek yerine koyup ezebileceği düşüncesinde. Kendisine meydan okuyan Tsukushi Makino adındaki kızla karşı karşıya gelene kadar zorbalıkta sınır tanımıyor. Hatta O'na da başlangıçta oldukça iğrenç davranıyor.

14 Mayıs 2024 Salı

Animelerdeki Karizma Erkekler (Güncelleme Ocak Nisan 2025)

Keşfettiğim birkaç site sayesinde arşivimde eskiyen ve kalitesi günümüz şartlarında düşen serileri küçük boyutlu ama en az 720p olmak şartıyla yenileme imkanım oldu. (Ne yazık ki artık indirme seçeneği olan likler paylaşılmıyor) Karşıma çıkan her şeye tarzıma ve yaklaşımıma uygunsa göz attım. Ancak zaman zaman bir animenin hikayesi güzel bile olsa çizim tekniği ya da konunun işlenişi cezbetmeyince benim açımdan ölüp gitmesi demek. Sırf karakterlerin  görselliği hitap etmediği için çöpe attığım ya da karizması yüzünden bayılıp gittiğim seriler oluyor. Uzun soluklu bir anime takipçisi olarak beğeni çizgisi nedir düşünürken bu başlığın iyi olacağına karar verdim.  İşte onlardan bir derleme. Blog yazılarımın çoğunu da zaten onlar oluşturuyor
 
 
Her ne kadar Trt  devri Şeker Kız, Lady Georgie gibi yapımlarla büyüyen nesilden gelsem de gönlümün değişmeyen bir numarası, hayatıma anime kavramını yerleştiren başucu Oav'dan iki karakterlerle başlayayım.


Reinhard Von Lohengramm & Yang Wen-Li: Ah ah. Normal şartlarda askeriye, ordu, savaşlar vs içeriyorken izlemeyi düşünebileceğim bir seri değildi bile. Hikaye her ne kadar uzayda geçse de tarih kokan öğeler barındırıyordu ve belki sonrasında da hayatıma pek çok açıdan dokunduğu için Logh Oav yıllara karşın hale gönlümün bir numarasıdır. (Çizim yapmamı, klasik müziğe ilgi duymamı ve hatta belki üniversitede bölüm seçimime kadar uzanan etkisi olabilir.) Sarışın ve renkli gözlüleri sevme sebebim de yine Reinhard karakteridir sanırım. Diğeri Yang Wenli. Kişiliği ve insancıl yönü bir yana karakter sempatik ve insanın içini ısıtan cinsten. Bilgeliği de aynı ölçüde hikayeyi izlenir kılıyor.




Kaname Kuran & Zero: Vampire Knight'dan şu ikiliyi izleyip de bayılmayan var mıdır? Biri karanlık tarafı diğeri aydınlığı temsil eder. Kaname Kuran kendinden ödün vermeyen sır küpü ve gizemliyken kaderin cilvesi, olmak istemediği bir yaşama mahkum edilen Zero ise O'nun olduğu her şeyden nefret etmekte. İkilinin bitmeyen savaşında aynı kızı sevmek kaderlerinin cilvesi. Kalbim Zero'dan yana ama karizma konusunda Kaname'yi daha önde tutanlardanım. 
 
!!! Bu hikayenin de artık bir devam mangası var ve kızımız seçim yapmış. Bilmeyenlere duyurulur:)


 


Andre Grandier & Hans Axel Von Fersen: Rose Of Versailles (Lady Oscar), 1979 yapımı bir seriden bahsediyorum. Adamakıllı bayıldığım, tek taraflı başlayan aşkı yüzünden kederlendiğim ve hüzünlü sonuna gözyaşı döktüğüm ilk karakterdir kendisi. Onu katlayan üstteki Kaname ya da Zero gibi birçok karakter gelip geçmiştir uzun soluklu anime seyir sürecimden. Ama benim jenerasyonumun anime zevki de bir başkadır. İnternetin olmadığı, çizgi film saatinde sokakların boşaldığı dönemlerden bahsediyorum. TMS'nin bir karakter tarzı vardı o yıllarda. Andre'de o izlere sahip. Bir diğer beyfendimiz ise tarihte de gerçek bir kişilik olarak yer alan İsveç Kontu Hans Axel Von Fersen.


Abel Butman & Arthur Butman & Lowell J.Grey: Shojo anime ise izlediğiniz, karizma karakterler olmazsa olmazdır. Lady Georgie animesinde aslında üç adet yakışıklı mevcut. Aşık olunan ise tek kız. Dolayısıyla rekabet diz boyu:) Ortamda bu kadar karizma mevcutken seçim yapabilmek zor olsa gerek. Düzgün bir finali (orijinal manga finalinden bahsediyorum) hak ediyorken aptal bir sonla biten yapımlardan. (Tahmin edin beni en çok hangisi cezbetmiş olabilir:)) Karakteri bencil ve sığ olsa da Ahh Lowell Ah!




Terry (Terius) Granchester: Karizmasından ölünesi bir diğer nostaljik karakter şimdilerin animelerini takip edenler için görünce "ıyk bu da ne?" dedirtse de benim gibi bu seriyle büyüyenler için uhte olarak kalmış aşık olunası bir yaratıktır Terry. Baştan aşağı züppe, serseri ve başka ne aklınıza gelirse sayabilirdiniz. Ama o havası yok mu? İçten içe duygulu ve düşüncelidir. Bir de mutlu mesut dünya evine girdiğini görebileydik makbule geçerdi elbette.


Lantis & Eagle Vision: Magic Knight Rayearth animelerde robot temalı yapımlar hariç fantastik serilerin tv'de pek de boy göstermediği bir dönem özel bir kanalın bize adeta armağanı olmuştu ve hikayedeki bu iki adama adeta bitmiştim. Clamp'ın tuhaf ve orantısız vücut yapılarına alışmam biraz zaman almıştı gerçi. Bir de Stüdyo çalışanları greve mi çıkıyordu bilemiyorum ama karakterler kimi bölümlerde cidden çirkinleşebiliyordu.





 
Sesshomaru: Karakterler her daim salt iyi olmak zorunda değil. Bazen kötüler de etkileyici ve izlenir olabiliyor. İşte onlardan biri; Uzun soluklu anime serisi İnuyasha'nın karizmatik abisi, yaratık olgusunu da başka bir boyuta taşır. Öz varlığına dönüştüğünde hayli ürkütücü ve etkileyici köpek kurt karışımı bir şeytan-yaratık halini alıyor. Kardeşine niye bu kadar kızgın ve acımasız peki? Safkan varoluşa inanıyor ve babasının bunu hiçe sayan seçiminden  sonuna değin nefret ediyor. Yine de karizma mı karizma:) Eh sonra ne oldu dersiniz? "Büyük konuşmamak gerek" cümlesini yaşadı:P


Kamui Shiro:
Görsellik animelerde seçici olmamı sağlayan en önemli unsur. Bu yüzden birçok seriyi konusu belli oranda kayda değer olsa da çöpe yollamışlığım da var. Clamp’ın bendeki yeri ayrıdır. Bijonen tarzının estetik çizimlerine sahip karakterimiz X adlı anime filminde ve aynı adla yapılan tv serisinde boy gösterir. Aslında yapımın tamamında karakterlerin büyük bölümü hoş çizimlere sahiptir. Siz siz olun özellikle şimdilerin -iki üç anime izleyip uzman kesilen ve olumsuz görüş bildiren tayfasına- bakmayın ve bu yapıma bir göz atın.
 
 
Cadis Etrama Di Raizel: Orijinalini bir Kore Manhwa'sından alan Noblesse'ın vampir karakteridir ve bu bağlamda sanki Vampire Knight animesinden tanıdığımız Kaname'nin kardeşi gibidir. Sırf bu yüzden ben bu yapımı yarım bıraktım. Ayrıca Japonya hariç işin içine Çin ya da Kore girince onların elinden çıkan animeleri şu ana kadar sevebildiğimi söyleyemem. Konusu da beni bir türlü içine çekemedi. Ama sırf bu güzellik için göz atın derim. Ayrıca zevkler ve renkler tartışılmaz. Fazlasıyla seveni var bu dizinin.




Light Yagami: Death Note'da önce liseli ardından kolejli olarak karşımıza çıkan zeka küpü gencimiz Light kusursuz imajının altında tam bir karanlık kişilik barındırmakta. 
 
 
 
 
Yuu Matsuura: Marmelade Boy'un çekici liseli nakil öğrencisi Yuu karmaşık aile ilişkilerinin gölgesinde zorlu bir çocuklu geçiren tatlı delikanlımızdır. Ona layık görülen Miki ise çocuksu halleriyle zaman zaman buna mı kaldı dedirtse de highschool/Liseli aşkı hikayesinde türünün birçok başka örneklerine kıyasla güçlü bir seyir sunar.
 

 
 
Rei Furuya / Tooru Amuro & Shuichi Akai / Dai Moroboshi: Dedektif Conan'ın 29 yaşındaki karizmatik ajanı Rei Furuya ayrıca  Siyahlılar Organizasyonu için çalışan ve uzun bölümler süresince rengini belli etmeyen karanlık karakter Burnoun olarak yer alıyor.  En büyük rakibi Shuichi Akai ise bir diğer istihbarat birimi ajanı. Aralarında tam olarak neler geçtiğini ve rekabet halinde olduklarını işleyen süreç seriyi izlenir kılıyor.
 


Tamahome ve Hotohori: Fushigi Yuugi bana göre yayın dönemi diğer birçok başarılı seri nedeniyle gölgede kalmış ve biraz harcanmış, hak etttiği ilgiyi bulamamış yapımlardan biridir. Hikayede yer alan iki karakterden ilki Tamahome dövüş yetenekleriyle dikkat çeken ayrıca yetim kardeşlerinin üzerine titreyecek kadar olgun ve sıcak kalpli biridir. İkincisi ise ülkenin imparatoru ve tam bir beyefendi profilinde izlediğimiz Hotohori. Aynı zamanda aşkta rekabeti yaratan diğer erkektir. 


 

William James Moriarty: Sharlock Holmes denince akla gelen ilk yan karakterdir Moriarty. Yuukaku No Moriarty animesini yapanlar neden hikayeyi Sharlock değil de onun üzerine kurgulamayı seçmiş bilemiyorum ama konuya karşı pencereden bakma gibi bir imkan sunduğu için şahsen şikayetçi değilim. Aynı ölçüde Sharlock da karizmasıyla boy gösteriyor zaten.

 

Larva: 4 Bölümlük Vampire Princess Miyu Oav sanırım ilk izlediğim animeler diye bir listem olsa ilk 5'te yer alır. Mangakanın mükemmel estetik çizimleri yapımda yer bulmuş olsa da hikayenin işlenişi biraz yavandı. Bu nedenle bunca zaman sonra bile benim açımdan konu bir parça bulanık kaldı. Özellikle avcı iken av durumun düştüğü sahneyi hala hatırlarım. Sonrasında yapılan tv serisi de beklediğim tadı vermekten uzaktı. Ancak siz de benim gibi animelerde estetiğe dikkat edenlerdenseniz yapıma bir uğramalısınız.

 

Howl / Jenkins Pendragon: Howl'un Yürüyen Şatosu'da karizmatik büyücümüz Howl tüm kadınların rüyalarını süsleyen ama aynı zamanda karanlık ününün yarattığı söylentiler ışığında biraz da korkulan karakteridir. Sophie içine düştüğü durum nedeniyle kendini bu garip sayılacak ailenin içinde bulduğunda genç adam kendisi için koca bir bilinmezlik yumağı olsa da zamanla duygu ve düşünceleri değişir.

 

Jinshi: Kusuriya no Hitorigoto (The Apothecary Diaries)'da baş hadımağası rolünde izlediğimiz Jinshi karakteri uzun saçları ve fiziksel görünümüyle saraydaki hanımları büyülerken sıska ve ufak tefek bir kıza gönlünü kaptırıyor.


Kiyoka Kudou, Watashi no Shiawase na Kekkon'da güvenlik biriminde çalışan karizmatik olduğu kadar soğuk ve ruhsuz imaj çizen biridir. Ülkenin modernleşen yüzünü simgeleyen bir aileye mensup. Kendisine sunulan eş adaylarına sergilediği kaba tavır güvensizliğin getirdiği bir durum olsa da davranışları bir parça huzur arayan kırılgan Miyo için anlaşılmaz ve inciticidir. Neyse ki o halleri uzun sürmez.



Binbaşı Gilbert: Violet Evergarden yeni dönem animlerinde şükür izlenecek birşey çıktı dedirten, adeta hikayenin geçtiği mekanlarda yaşama isteği uyandıran, dış atmosfer görüntülerine ve mükemmel karakter çizgilerine sahiptir. Hikayenin karizması da gizemli karakter Binbaşı Gilbert... Seri resmen kalitesiz yapımlar arasında çölde su buldum hissi uyandırmıştı.



Levi Ackerman: Çıktığı dönem, ilk bölümü sonrası (Bir titan ana karakterin annesini atıştırmalık niyetine ısırıp yiyordu!) o görüntüden irrite olmuş ve seriyi rafa kaldırmıştım. Geçen yıl bir vesileyle yeniden başladım ve son birkaç yıldır iyice sığ ve sıkıcı hale gelen animelerden sonra iyi bir dönüş sağladı. Bir açıdan o dönem beğenmeyişim isabet olmuş. On yıl devam eden hikayeyi takip etmek katlanılası olmazdı sanırım benim için. Gelelim başlığımıza konu olan Levi Ackerman karakterine. Titanları yok eden saldırı timlerinden birine liderlik eden adamımızı aslında öyle listedeki diğer "yakışıklılarla" aynı kefeye koyduğumu söyleyemem (söz konusu bir çizgi film ama başka tanım bulamadım:) Ama belirgin bir karizmaya sahip. Nihayetinde atletik becerileri etkileyici ve bu açığı kapatıyor. Çocukluğu sefalet içinde geçmiş. Sonrasına gram sevgi görmediği amcası tarafından büyütülmüş. Saldırı timine girmesi kurtuluşu olmuş diyebiliriz. Açıkçası Levi olmasaydı Attack on Titan'ı izlemezdim.

 

Loid Forger: 2020'lerden bir seri Spy x Family. Loid Forger nam-ı diğer ajan Alacakaranlık / Twilight. İşi gereği yer alacağı uzun soluklu bir görev için aile babası profili çizmesi gereken bir duruma düşünce yetimhaneden evlatlık bir kız alır. Ancak kızın bir dizi deney sonrası bazı güçler kazandığından ve düşünceleri okuyabilme yeteneği taşıdığından haberi yoktur!? Sonrasında terzisinde tesadüfen tanıştığı sıradan görünen (ama aslında pek de sıradan olmayan) bir kadınla kağıt üzerinde evlenir. Anime yayın döneminin en sevilenlerinden biri. Hikaye hayli eğlenceli. İki sezonın ardından sinema filmi geldi. (Ancak nedense konuyu uzattıkça yapımcılar ben de soğudum ve izlemeyi bıraktım.)

 


10 Mayıs 2024 Cuma

Little Lord (Shoukoushi Cedie) (1988)

 
Diğer Adı:  Shoukoushi Cedie

 Diğer Adı:  Little Prince Sedie 

Orijinal Adı: Little Lord Fauntleroy

Türkçe: Küçük Lord (Kitap)

Bölüm Sayısı:43

Orijinal Eser:  Frances Hodgson Burnett / Little Lord Fauntleroy (Kitap) 

Türkiyedeki Yayınlandı mı: ?


Anime, genç yaşta bir kontluğun tek varisi olduğunu öğrenen ve New York'tan İngilter'ye atalarının kalesine yerleşmek için ayrılan Cedric Errol’ün (daha çok “Ceddie” olarak anılır) hikayesini anlatır. Küçük çocuk, zamanla soğuk kalpli ve buyurgan dedesine toplumdaki diğer insanlara karşı ilgi, anlayış ve merhamet duymayı  öğretir.

Dedesi Dorincourt Kontu, çocuğu bir aristokrat gibi yetiştirmeyi amaçlar. Evliliği onaylamamıştır ancak James Errol yani ölen tek oğlunun geride bıraktığı Cedie varisi olarak yerini almalıdır. Başlangıçta biraz direnç gösterse de torunu Cedie’nin orta sınıfa mensup annesini kabul eder. Genç kadının mütevazi yaşam şeklini ve annelik sevgisini onaylarken saygı duyar


 

Notlar:

1.  Frances Hodgson Burnett'in 1886 tarihli Little Lord Fauntleroy adlı romanından 1988'de animeye uyarlanmıştır.

2.  Anime Word Masterpiece Theatre'ın bir parçasıdır.

Mischievous Twins (1991)


Orijinal Adı: Mischievous Twins: The Twins at St. Clare's

JaponcaAdı: Ochame na Futago: Kurea Gakuin Monogatari

Bölüm Sayısı: 26 

Türkiyedeki Yayın Adı: Yaramaz İkizler?

Orijinal Eser: Enid Blyton (Kitap: The Twins at St. Clare's)

Türkiyede Yayınlandığı Televizyon Kanalları: Kanal D ya da Show Tv & Maxi TV

90'larda Kanal D'de ya da Show TV'de ekrana taşınan anime dizisini karakter tasarımı nedeniyle pek sevmemiş ve izlemek için prim vermemiştim. Bir de sanırım o saate çakışan başka bir şeyler olurdu. Öncelikli tercihim değildi yani. (Daha sonra internet üzerinden bulup tamamlamıştım) Orijinal romanların karakterleri kaç yıl sonrasına kadar anlattığını bilmiyorum ama animenin sığ ve pek de tat vermeyen bir finali olduğunu eklemem gerek. Yani geriye "bu diziyi bu bitiş için mi izledim" hissi kalıyor.


Seçkin Redroofs okulundaki eğitimlerini yeni bitiren ikiz kız kardeşler Pat ve Isabel O’Sullivan liseye başlayacaktır. Mary ve Frances Waters dahil eski okul arkadaşlarının çoğu aynı derecede seçkin Ringmere geçerken ebeveynleri onları pahalı bir okula göndermek konusunda isteksizdirler. Çünkü kızlar fazlasıyla şımarık ve arsız davranmaya eğilimlidir. Sonuçta ebeveynleri geri adım atmaz ve kızlar istedikleri okula değil basit insanların devam ettiği, düşük kalite eğitim verdiğini duydukları St. Clare’e gönderilecekleri kabul etmek zorunda kalırlar. Hayal kırıklığının eşliğinde kendilerini yatılı okula götürecek trene binerler. Orada kaldıkları süre boyunca mümkün olduğu kadar zorluk çıkarmaya karar verirler.


NOTLAR

1. İzlerken bana Pollyanna, Little Princess Sara gibi World Masterpiece Theatre örneklerini hatırlatmasının yegane sebebi çocuk kitapları yazarı Enid Blyton'ın 1941 yılında yayınlanan ve The Twins at St. Clare adlı 6 kitaplık serisinden uyarlanmış olması.    

2.Şarkı Bilgileri:

Açılış Şarkısı "Study Song" (勉強の歌, Benkyō no Uta)  / Söyleyen: Chisato Moritaka

Kapanış Şarkısı "Forever and Ever" (いつまでも, Itsumademo) / Söyleyen: Chisato Moritaka

NOT: Şarkı bilgilerini yazsam da bu ikisi en sevmediğim anime şarkıları listesindedir. Söyleyenin kulak tırmalayan berbat sesi ve yorumu da bu duruma fazlasıyla katkı sağlamış!!!