5 Ekim 2025 Pazar

Angolmois Genkou Kassenki (2018)

Hikaye bizi animelerde pek de işlenmeyen bir devre 13.yy Moğol İmparatorluğu'nun Asya'yı işgal sürecinde hedef aldığı henüz tek bayrak altında toplanmamış Japonya dönemine götürüyor. Tsushima adlı bölgesinde yaşayan ve daha çok klanlar halinde kümelenen topluluklardır. Esirken tekneleri o bölgeye sürüklenen Kamakura'ya mensub bir ronin Kuchi Shinzaburo ile beraberindeki bir grup insan prenses Teru'nun kurnaz oyunu ile o topraklarda yaşanan hayatta kalma mücadelesine gönülsüzce dahil olur.

İlk gece yarısı baskını sonrası birçok kayıp verilir. Ertesi gün Sou Klanı önderliğinde bir toplantı düzenlenir. Komşu ülke Goryeo (Kore)'den edinilen istihbarata göre Moğolların savaşçılığı ile ünlü şehre saldırma gibi bir planları yoktur. Prenses Teruhi'nin onayı ile etkiniğe katılan ama izin almadan konuşup tüm iyimser tabloyu kabaca reddeden Kuchi Shinzaburo ise şehrin yiyecek askeri ikmal için gayet ideal bir konumda bulunduğunu ve gelen ordunun saldırmadan öylece geçip gitmesinin savaş mantığına ters düştüğünü ekler. Tavrı ve saygısılığı sonrası toplantıdan atılır. 

Köyde dolanırken bir askerin yapacağı üzere halkla konuşup coğrafi özelliklerini kapsayacak şekilde ada hakkında bilgi edinir. Kamakura'dan eski bir yoldaş, şimdilerde Sogun hizmetinde bir general olan Shouni /Mareşal Kagesuke varlığını fark eder. Konuşurlar. Takviye ordunun geliş süresince 7 gün dayanması istenir. Kriz anında durumdan habersiz elindeki her adama muhtaç Prenses Teruhi hizmetkerlarının şaşkın bakışları arasında aşık kadın ayağına yatıp Kuchi'yi ayartarak kalmasını ister. Derken düşmanın gelişini bildiren çanlar çalınır. Teruhi her ne kadar savaşmak için gönüllü olsa da Sou beyi O'nu geride bırakır.

Mukuri olarak adlandırılan Moğolları karşılamak üzere tüm klan savaşçıları yola çıkar. Karşı saflarda onlarla müttefik görünen Goryeo'luların sancakları limanda dalgalanır. Kuchi düşmanın konumu ve sayısı hakkında lidere bilgi verir. İsterse ona yardım edecektir. Ama Sou Beyi geride kalan Prenses Teruhi ve halkı koruması için bırakılan birliğe komuta etmesini emreder. Ardından Moğolların ok yağmuru başlar. Daha önce görmedikleri patlayıcılar da beklenmedik bir yıkım yaratır. Öte yandan adadaki direniş düşman cephesinde de umulmadıktır.

NOT :Japonya'sını en derinden sarsan ''Genkou'' olarak adlandırılan olayı ve Samurayların doğuşunu tüm gerçekliği ile anlatıyor.

Kaze No Shoujo Emily (2007)

Orijinal Adı: Kaze No Shoujo Emily

Japonca Adı:  風の少女エミリー ( (Japonca)  

İngilizce Adı:   Emily of the New Moon

İlk Yayın Yılı: 2007

Türkiye Yayın Kanalı: NHK

Tür: TV Serisi / Edebiyat Uyarlaması

Bölüm Sayısı : 26 (1 Sezon)

Tür:  Tarihi, Gündelik Yaşam,Kitap Uyarlaması 
 
Yapımcı : TMS Entertainment

Anime Anne Of Greengables'dan tanıdığımız Lucy Maud Montgomery'nin bir diğer romanı 4 ciltlik  Emily of New Moon romanına dayanır. Tıpkı Anne gibi Emily'de doğaya ve yazmaya tutkundur. Anne tarafının onay vermediği bir evliliğin sevgi dolu meyvesi olarak doğmuştur. Hayatı zayıf bünyesindeki hastalığı sonrası babasının ölümüyle şekillenir. Prince Edward Adası'na Yeni Ay adlı evde daha önce hiç karşılaşmadığı akrabalarıyla, buz kraliçesi teyzesi Elizabeth, onun küçüğü Laura ve kuzeni Jimmy ile birlikte ile yaşamaya başlar. 

Fazlasıyla kuralcı bu yeni mekana adım attığı gün çiftlik işlerine yardıma gelen Jimmy adlı çocukla karşılaşır. İlk kez okul hayatı olacaktır. Elbette sorunlar ve yeni dostluklar da burada filizlenir. Önce İlse ardından Teddy ile ile tanışır.

Blood C (2011)

Blood C çizimleri Clamp'e emanet edilen, özellikle temanın meraklılarını cezbetmesi anlamında umut vaadetse de bunca yıllık anime seyir sürecimde izlediğim en kötü işlerden biridir. Hikâyesi başlangıçta merak uyandırsa da özellikle senaryo ve bunun işleniş vasatlığı onu dibe çeken en önemli unsurlar. Eğer yan karakterler bu denli boş olmasaydı ve belki daha iyi bir senaryo ile işlenseydi tadından yenmezmiş. Övgü dizip beğenmeyenlere laf eden kesim ne bulmuş ayrı sorguladım. Üç kez denememe karşın bir türlü beni içine çekemedi. Kimse kusura bakmasın. Olayın ardında yatanları anlayabilmemiz sinema filmiyle mümkün olunca tv serisi saçma bir senaryo ile bezenmiş.

Konuya gelince: Saya Kisaragi, nazik ve biraz da sakar (daha çok orta zeka seviyesinde görünen) bir kızdır. Babası ile tapınak yakınlarında yaşar. Kahveyi çok sevmekte, müdavimi olduğu kafede dost canlısı yakışıklı bir genç adamla da takılmaktadır. Gündüzleri arkadaşları ile iyi geçinen bir okul öğrencisiyken geceleri “Furukimono” adı verilen ve insan eti ile beslenen yaratıkları öldürmektedir. 

Editör Yorumu: 


İşin acayip tarafı gündüzleri sakar ve aptal diyebileceğimiz kızımız geceleri kusursuz bir vampir avcısına dönüşmekte ve ertesi gün yaptıkları ise bulanık bir hatıra olarak kalmaktadır. Avladıkları vampir denir mi o da tartışılır! Her bölüm Saya’nın okul üniforması kan içinde kalır, yırtılır ama ertesi gün sanki hiç birşey yaşanmamış gibi hayatına devam eder. Karakterindeki hafıza sorunları mı, yoksa aptallıkta sınır tanımayan yüz ifadesi ve tavırları mı dersiniz artık bu kızın derdi ne türünden bir sorgu süreci yaşatıyor izleyiciye. Konunun seyri bir noktadan sonra iyice saçmalıyor ki bunalıyorsunuz! İnsanların kurbana dönüşüp yaratıklarca katledildiği sahneler de bolca kanla soslayalım çabasının ürünü ve oldukça rahatsız edici. Ayrıca en başından arz-ı endam eden yakışıklı adamımız da olası bir hinlik mi var diye sorguluyorsunuz. Ki zaten bulmanız gereken gizem yumağı sığlığında pek seçenek sunmuyor. Konuyu açıklığa kavuşturan bir sineması var. Eğer izlemeye başladıysanız ve illaki işkenceye katlanıp sona erdirecekseniz  Blood C: Last Dark'a da göz atın. 


NOT: 2011 yapımı Blood-C animesi, Blood+ ve Blood The Last Vampire gibi diğer 2 vampir temalı animenin de yapım şirketi olan Production I.G elinden çıkan son çalışma. Her üç anime bağımsız bir yapım olmasına karşın tümünde başrol kız karakterin adı Saya Kisaragi'dir. Yani isim benzerliği dışında herhangi bir ortak noktaları yoktur.