Çizgi
film izlediğinizde insanların yüzünde beliren ifade ya da verdikleri
tepkiden çıkardığım sonuca göre bu konuda otuz yıl önce insanlar ne
düşünüyorsa günümüzde de halen büyük ölçüde aynı kafa yapısına sahipler. Peki
her çizgi film masum mudur? İçten içe ne gibi mesajlar verir? Sektörün kime neyi pompaladığından bir haber ebeveynler "çizgi filmler çocuklar içindir"
genellemesinin ağına düştüğü için kişilik gelişimine hasar verebilecek
nitelikte görseller eşliğinde sunulan şiddet, farklı cinsel eğilimleri
normalleştirme, aşırı cinsellik, hatta cinsel saldırı gibi ögeler barındırabilen yapımların
üretildiğinin farkında değiller. Aynı şekilde sosyal medya ya da çocuklarımızın her gün gezinip durduğu youtube'da içerikler normalde
takip edilip erişim engeline tabi tutulur diye bilinse de durum pek sanıldığı gibi değildir. Her gün
binlerce yeni içerik paylaşılmakta ama denetim süreci
sıkıntılı ve yeterli değil. Dolayısıyla çocukları internette bir başına bırakmak
kesinlikle anne babaların yapması gereken en son şeydir.
Bir
örnekle açıklayayım. Daha önceki yarım kalan yayınların aksine 2001'de
Sailor Moon devlet kanalında yayınlanmaya başladığında 200 bölümün
tamamlanması tam bir mucizeydi. Ancak içerde işler oldukça karışmıştı.
3. Sezon eşcinsel eğilimli iki karakter barındırırken 4. sezon normal
hayatta erkek oldukları halde savaşçıya dönüşünce bedenleri kadın olan
üç karakter ortaya çıkınca dublaj kadrosu seslendirmeyi nasıl yapacağını
bilememişlerdi. Yarım bırakma gündeme geldi ama özellikle yurt dışı da
dahil izlenme oranı çok fazlaydı. Sonuçta bazı sahneler doğal olarak
kesintiye uğradı. Bir diğer özel kanalda (90'lı yıllarda) Clamp yapımı CC Sakura'da 10
yaşından büyük olmayan ana erkek karakter, bir diğer 17-18 yaşlarındaki
erkekten etkileniyor, hatta ilk aşk olayı gibi bir durum yaşanıyordu.
Ancak serinin hitap ettiği yaş grubu tam da karakterlerin yaşıydı. Yani
10 yaş! Kanal ustaca bir seslendirme yapmış ve hayranlık olarak
çevirmişti durumu. (Burada konu seçimler ya da özgürlükler olayı değil!
Dünyada bazı şeylerin normalleştirilme çabası bence anormal seyrediyor.
On yaşında bir çocuğun dünyası bu tip şeylere aşina olmalı mı?
Kesinlikle hayır! Japonlarda "ahlak" kavramı literatürden çıkmış herhalde!)
Bunlar şu an aklıma gelen iki örnek. Günümüzde bir de
Webtoon kavramı oluştu. Manhwa ve Çin üretimi de alıp başını gitmiş durumda. Tümü geniş kitlelere ulaşırken anime sektörü çok daha
tehlikeli biçimde ilerliyor. Bir ebeveyn değilim ancak uzun süre çocuklara eğitim veren bir eğitimci
gözüyle tehlikenin boyutu beni fazlasıyla rahatsız ediyor. (Yeğenlerim
de manga ve anime evrenine atlamış durumda! Sıklıkla babalarına
içerikler sakıncalı olabilir diyorum.) Eğer çocuklarınız animeye
meraklıysa onlarla birlikte izlemeli ve yaşına hitap etmiyorsa
izlemesine izin vermemelisiniz. Aynı şey 12-13 yaş ergenlik sürecindeki
çocuklar için de geçerli. Sanılanın aksine birçok anime 16 yaş ve üzeri
içidir. Yukarıdaki verdiğim örnek gibi alt seviye yaşlara uygun gibi
görünen bazıları da pek çok olumsuz örnek içerebilir. Eğer ebeveynseniz "animeler çocuklar için değildir"
anlayışını geliştirmeli, çocuklarınızın (eğer sorun oluyorsa fark
ettirmeden) neleri izlediğini takip etmeli, seyir için kesinlikle süre
sınırı koymalı, gerekiyorsa erişim engeli sağlamalı ve onları
korumalısınız. Tüm bunların nasıl yapılacağını bilmiyorsanız bir zahmet
önce anne baba nasıl olunurdan başlayıp bu konuları anlatan internet
kaynaklarını araştırarak yola devam etmelisiniz. Çocuk saf düşünür,
dürüsttür ve art niyet aramaz. Her yıl üretilen bir sürü anime dizi ve
sinemada neler olup bittiğini takip etmek ailelerin sorumluluğudur.
Yılların Ardından Emeraude'a Göre Animeler
Herkesin
herşeye bu devirde zaten yetişmesi zor. Özellikle yaşama artık çocuk ya da ergen değil de yetişkin kategorisine dahil olup
hayatın zorluklarına dalmışsanız. Beni
tanıyanlar yeni yapımlara denizde kum ya da çakılın içinde pırlanta
arama muamelesi yaptığımı bilirler. Yirmi yılı aşkın süredir yeni
başlayanlara öneri sunup eskileri soranlara yardımcı olarak öyle ya da
böyle bu alanda bir dünya görüşü ve beğeni çerçevesi oluşturduğumu
düşünüyorum. Elbette zevkler ve renkler tartışılmaz. Birinin ayıla
bayıla harika dediğine bir diğeri tarzına uymadığı için berbat
diyebilir. Kimse bu konuda uzmanım diye geçinmemeli. Öneriye ve
eleştiriye (bilgi verdiği ya da eleştirdiği konuda benden daha yetkinse)
açığım. Ancak birkaç anime izleyip uzman kesilenler bir adım geri
çekilmeli bir zahmet!
Animeleri takip edip arşiv yapan biri
olarak çürüklerin arasında iyiyi bulmak artık iyice zorlaştı. Eskiden
olsa karşıma çıkan her seriye ya da filme özellikle indiriledebiliyorsa
mutlaka bakardım. Ancak artık bu yaklaşıma ne zamanım ne de ilgim
kalmadı. Öte yandan eğer kaliteyi gözardı etmesseniz 5Tb Harici
bellekler de öyle ya da böyle bir kaç aya doluyor. Evi teknoloji yığını
haline getirdiğim için halihazırda isyan bayrağı çekenler varken artık
ben de gereksiz ve çöp muamelesini hak edenlere acımıyorum. Neyseki
samanlıkta iğne arama süreci artık daha kolay yapılabiliyor. Online
sitelerden gözatıp değip değmeyeceğine karar verebiliyoruz. Ayrıca
eskisinden çok daha fazla seriye Türkçe erişilebiliyor ki bu da ayrı bir
güzellik. (Yeri gelmişken emek verip çeviren ve zaman ayırıp
senkranlayarak videoları paylaşanlara bir teşekkürü çok görmeyelim.)
Hayatımızda
"yüksek çözünürlük ve akıllı " kavramı girdikten sonra dijital dünya
herşeyi daha parlak, gözalıcı, canlı ve akıcı sunuyor bize. Dijital
platformlar Amazon, Netflix, Youtube derken film ve dizi sektörü
internete taşındı. Yakın gelecekte evlerde bildiğimiz anlamda televizyon
yayınları da olmayacak. Hal böyle iken animelerin de bu sektörde
görülmesi kaçınılmaz. Ben işin o kısmında değilim. Halen naçizane
internet ortamından bulup arşivleyerek eski kafadan gidenlerdenim. Çünkü
sevdiğim şeyleri internete ve hıza bağlı kesintiler olmaksızın
istediğim sayıda tekrar ve tekrar izlemeyebilmeyi özgürlük olarak
savunanlardanım. İnternete bu anlamda güvenmek zor. Sıkı takip ettiğiniz
hatta uzun yıllardır varolan bazı siteler bir de bakmışsınız kaybolup
gidiyorlar. Arşivlemenin kötü yanı ise eskiyen teknolojiyle onun da
güncelleme gerektirmesi.
|
Logh Oav & Logh New Thesis (Remake / Yeniden Yapım)
|
Dijital
dünya eskileri yenileme imkanı verdiği için yani 70'lerden 80'lerden
90'lardan anime yapımlarını Bluray, 720p, 1080p ve daha fazlasını sunan
kalitede içeriklerle sunabildiği için geri dönebiliyor ve eskileri
yaadedebiliyoruz. Evet seyir kalitesi çok da keyif veriyor diyemesem de
tam da izlediğiniz zamana yolculuk yapabilmek ilginç bir deneyim
yaşatıyor. Bunlar artık çöp diyenlere ise "Remake" adı
altında yeniden yapılan seriler cansuyu oluyor. İkincisinden yana çok
şikayetim olmasa da yukarıdaki örnekte olduğu üzere bazen eskisinin
tadını bulamadığım oluyor. Galiba biraz da ilk gözağrısı meselesi:)
Remade'ler hayat kurtarıcı olduğu kadar yapımcıların ekmeğine de yağ
süren bir alternatif elbette. Yeni hikaye yok, herşey tasarıya bakıyor.
Gelsin paralar! Çift taraflı mutluluk!
Editör Emeraude Hangi Animeleri Sevmez?
Bir süredir sosyal medya platformlarının nostalji, vintage sayfalarını
takibe alınca
yayınlanmış eski yeni bir sürü şey akışa düşer oldu. Şu aralar üretilen bazı remaklerin
dijital platformlarda üst sıralara yerleştiği yönünde yazılara denk
gelince ben de eskiden günümüze
neler kaldı, neleri artık izlemiyorum derken eskiden pek çok nedene
bağlı olarak hiç sevmediğim ya da yıllar içinde fikrimi bu yönde
değiştiren animeleri düşündüm. Haliyle bu başlığı açıp bir şeyler
yazmak için sebep oluştu. Görünen o ki çürükleri seçmeyi sizin adınıza yapıp iş edinmiş
oldum. Düşününce yalnızca paylaşmaya değer gördüklerim değil şu ana
kadar izlediğim her yapımı yazıya dökmüş olsam yüzlerce başlık açmam
gerekirdi. Kaldı ki birçoğu bana birşey ifade etmiyorken onların blogda
yer işgal etmesinin anlamı yoktu.
Emeraude'un anime seçimlerinde konu, estetik,
kalite ve tasarım her zaman seçimde belirleyici unsurdu. Sanırım ben hep
böyle biriydim. Tercihlerimde onların dışına çıkmışsam mecburiyet
ve çoğu zaman ortamdaki anime yokluğundandı. Tv'den aradığını bulamayanların kaçış noktası paralı dijital
platformaldan önce torrentler ya da dosya paylaşımı sağlayan web
sayfalarıydı. 2000'li yıllarla birlikte depolama imkanının doğması ve
internet ortamında kişilerin sitelerine koyduğu şeyler sayesinde ben de
izlemek istediğim yapımlara ya da keşif niteliğinde birçok
içeriğe erişebildim.
Yukarıda belirttiğim gibi animelerde temiz
konu, tasarımda
kalite ve estetik, her zaman seçimde belirleyici unsurdu. Ancak hiç bilmediğiniz yapımlara ulaşılabilirliğin
kolaylaşması bir artı iken daha önce izlemediğim için habersiz olduğum
tehlikeli içerikleri görmek de demekti. Hatta sakıncalı unsurlar bir
çoğunda vardı ve cımbızlamak gibi bir şansım yoktu. Sonuçta zamanla
onlardaki sorunsalı "farkındalıkla" aştım ve verebileceği zarardan
kendimi koruyabildim. Tabi bunu yapabilmek
için o bilincine sahip olabilmek de gerekiyordu. Aslında tv ekranlarında az da olsa anime sektöründeki değişimi
görebilmek mümkündü. Tasarımlarının farklılaşması 90'ların ikinci
yarısıyla başladı. Renki saçlar, orantısız bedenler, daha açıktan
çarpık ilişkili LGBT derken saf ve normali
bulmak tüm bu iğretiliğin içinde iyice zorlaştı.
Gelelim Emeraude'un izlemediklerine:
Çin (Donghua) ve Kore Elinden Çıkan Animeler:
Bu
konu tercih meselesi. Eleştirmek de kimsenin haddi değil kanımca. Özellikle seçicilik ve kaliteden bir haber yeni yetmeler haddini bilmeli. Denemelerim
oldu. Özellikle popüler Douluo Dalu gibi Çin üretimi çizgi filmlerde her şeyden önce yapım tekniğindeki kalitesizliği göze batıyor. Galiba çocukluğumda izlediğim Jackie Chan hariç bu ülkenin dizi ve
filmleri de bana hiçbir zaman hitap etmiyor. Aynı şekilde Winter Sonata (Konuda sorun yok, animasyon sorunlu), Lookism ya da DOTA: Dragon’s Blood Kore yapımlarını da denedim. Dizlerini sevsem de çizgi film sektörü onların işi değil. Berbat tasarımları ve
konuları var.
Japonya'nın Fransa gibi Dış Ülkelerle Ortaklık yaptığı Animeler:
Avatar, Esteban: Mysterious Cities of Gold, L'ecole Des Champions ya da çocukken yayınlanan ve barındırığı korku öğeleri nedeniyle bence kesinlikle çocuklara uygun olmayan Clémentine gibi çakma anime yapımlar. (Çocukluğumda şimdilerde hatırlayınca beni fazlasıyla korkuttuğunu hatırladığım Clémentine ile 90'larda tvlerdeki anime yokluğunda L'ecole Des Champions'ı izlemiştim.))
Karakter Tarzı, Genel Tasarımı Nedeniyle Asla İzlemeyeceğim Yapımlar:
Yıllar içinde konusuna
hiç ısınamadığınız ya da başta sevmişken ilerledikçe anlamsızlaşan içi boş yapımlara illaki denk gelmişsinizdir. Bunlara ek benim açımdan her yıl yayınlanan seriler içinden izleme listeme girenler artık yok denecek kadar azaldı. Günümüz tüketim çöplüğü için üretilen Goblin Slayers, Rosario to Vampire, Anohana, Diabolik Lovers, Btooom, Fairy Tale, K-On, Highschool of the Dead, Chobits, School Days, Kamen No Maid Guy, Special A, My Hero Academia, Deadman Wonderland, The Seven Deadly Sins, Raise wa Tanin ga Ii, Blue Lock, Dandadan ya da şimdilerin İsekai anime furyasından Arifureta Shokugyou de Sekai Saikyou gibi birçoğu ergen işi, saçma senaryolar içeren, yazsam satırlar dolduracak sayıda fazla yapım var.
Dragon Ball:
Ülke
ekranında 90'larda (şimdilerin hükumet ağzı propaganda kanalı haline
gelmiş görünen!) bir özel televizyonunda yayınlanırdı. Oturup bir bölümü
tamamlamış mıyımdır? Sanmam. Çünkü zerre sevmezdim. Ana karakterin
çevresinde dolanan Bulma adlı mavi saçlı kız ile büyükbaba tipli biri
vardı. Belden aşağı cinsellik vurgusu hiçbir bölümde eksik olmazdı.
Yaşlı
adam "pedofoli" kafasının ürünüydü kanımca. Çünkü ağzının suyunu akıtan
kızlar 14-15 yaşlarında ya var ya yoktu. Tüm cinsellik barındıran
konular komedi ile soslanmış şekilde lanse edilerek verilirdi ki tam da
bizim Recep İvedik kafasındaki ülke insanının ayılıp bayılacağı
cinstendi. Çizimler zaten berbattı. Serinin yıllar içinde böylesi geniş
bir hayran kitlesi edinmesine hala anlam veremem. (İmaj aramalarında safe search seçeneği çıktı! Siz anlayın artık ne denli arıza olduğunu!)
One Piece:
Yanımıyorsam
ülkemizde tv kanallarının konu çocuk programları olunca iyice
belirginleşen saçmalama, konusuna bakmaksızın alıp yayınlama şeklindeki
özensizliğe en belirgin örneklerinden biridir. Yapıma konulan isimde
kendini belli eder. Lastik Çocuk adı ile yayınlanmıştır. Diyelim ki
karakter bu özellikleri taşıyor, peki seriyi ifade ediyor muydu bu
tanım? (Lady Oscar'ın "Küçük Kız" adıyla yayınlanması gibi!)
Daha çok korsanları çağrıştıran görüntüler hatırlıyorum. Tasarım ve
karakter çiziminden başlayarak zerre hoşlanmadığım ve izlemeden direkt
geçtiğim bir yapımdı. Nedendir bilmem fazlasıyla seveni vardır. Ayrıca uzun bölümler boyunca devam etmiştir.
Pokemon, Digimon, Yu-Gi-Oh, Beyblade ve Türevleri
Kart
oyunları furyasını da beraberinde getiren yapımlardı. Özellikle Pokemon
için, tıp literatürne de giren bir sendroma neden olduğu söylentisiyle
birlikte pek çok ülkede yasaklandı. Peki ülkemizin sorumlu yayın
anlayışına sahip tv kanalları tüm bunlar olurken ne yaptı? Her zaman ki
gibi tık yok! Ülke çocuklarını düşünen kim ki? Kızların ilgi duyup
duymadığını bilemeyeceğim. Daha çok Shounen tarzı yansıttığı için zaten
erkeklere hitap ediyordu. Hala anlamam. Bu yapımların nesi bu kadar
sevildi. Eh hedef kitlesi çocuklarken çok da şaşırtıcı değildi belkide.
JoJo's Bizarre Adventure:
Konuyu
bilemeyeceğim. Neden bu kadar seveni var hiç anlayamayacağım bir seri.
Çizimler berbat. O nasıl bir tasarım? Şaka mısınız diye sorasım gelir
manga çizerlerine? Konusunun da öyle muhteşem bir yanı yok. Sahip
oldukları eşsiz güçleri kullanarak doğaüstü düşmanları yenebileceklerini
keşfeden Joestar ailesinin hikâyesini anlatmaktadır. Eeee? Nesi cazip?
Biri beni aydınlatsın.
Örnek vereceğim iki seri sevdiğim yapımları da olan mangaka Rumiko Takashashi elinde çıkan Ranma ½ ve Urusei Yatsura. Günümüzde her ikisinin de yeni versiyonları boy gösteriyor olsa da benim açımdan tam bir hayal
kırıklığıdır. (Yenilerine de baktım) İçeriklerindeki komedi unsurları çoğunlukla anlamsız ve aptalcadır. Şahsen yeniden yapılır mı diye beklediğim birçok eski anime var
ama nedendir bilinmez yapımcılar gidip bunlar gibi saçmalıkları tercih ediyor! Şaka gibi! Eh yayın
platformunun LGBT seviciliğini ve neredeyse her yapımında propagandasını yaptığını düşünürsek
şaşırmamamız gerek! Hatta çoğu zaman bana normal içerikler var mı ki orada dedirtir. Birde bunlara para
verip üye olan ülke insanına ne demeli?
Ranma'da ana erkek karakter Ranma Saotome su
ile temas edince kıza dönüşmekte. Arıza da burada başlıyor.
Hanımefendiye dönüşünce utanma duygusu, vücudunu sergilememe gibi olası
beklenen davranışların yerinde yeller esiyor!!!! (Erkek olunca utanma
duygusu oluyor da kıza dönüşünce nereye gidiyor o duygu?) Yanında servis edilen diğer karakterler de boş ve
anlamsızdırlar. Söz gelimi birileri birilerine yanıktır. Ama esas karakterlere gelince
tık yoktur. Bölümler boyunca sonuç beklersiniz. Kocaman bir zaman
kaybıdır.
Urusei
Yatsura'da ise ana karakter tipin öyle albenisi falan da yoktur ama tam
bir womenizer'dır. Karaktersizliği en üst seviyeye taşır. Konusu da
berbattır zaten. Dünya uzaylı işgali ile karşı karşıya kalmıştır.
Uzaylıların lideri tamamen absürd ve salakça bir nedenle dünyadan
seçtikleriyle biriyle kapışmak ve sonucu halinde işgal ya da gitmek
arasında seçim yapacaktır. Seri boyunca aynı bikini ile ortalıkta
gezinen Lum ise kızıdır ve kendi taraflarının temsilcisidir. İki kez
izlemeyi denedim. Bu denli anlamsız olabilirdi herhalde!!!!
Animelerdeki Tehlikeli Unsurlar
|
Alın Size Bir Tutam Şiddet...
|
Animeleri sevmem ayrı konu ama bu anime sektöründe yıllardır insanlığa (hatta başlangıçta çoğu zaman "subliminal" mesaj yoluyla) servis edilen sayısız çarpıklıklığı görmezden geldiğim ya da normalleştirdiğim anlamına gelmiyor. Ne yazık ki her geçen gün durum daha da kötüleşip tehlikeli bir hal alıyor. Aşağıdaki yer alan görseli "çizgi filmler çocuklar içindir" anlayışındaki ülke insanına dikkat çekmek için koydum. Tabi her şey birden bire olmadı. Japonya'da 80'lerden itibaren özellikle
Tv'den çok Video piyasasına servis edilen ve korku, cinsellik, şiddet,
ya da direkt +18'lik konular içeren film ve kısa bölümlü ova animeler
ortaya çıkmaya başladı. Ülkemizde ise 80'li ve 90'lı yıllar neyse ki
işin o boyutunu kimse
farkında değildi. Tekrar yayını anime furyasında üç beş yeni yapım
seriyi anca görebiliyorduk. Kanımca bu durum kesinlikle bizler için
büyük şanstı.
Animelerde sapkınlığın günümüzde bu denli normalleşmesine zemin
hazırlayan, yozlaşma ve dejenerasyonun en
büyük mimarları kimdir derseniz "çoğumuzun" iyi, hoş, akıllı, insana
saygılı toplum olarak kabul ettiği Japonlarları zirveye
yerleştirebilirsiniz. Açıkçası ben bu kadar gelişmiş bir toplumun nasıl
olup da kendini ve dünyayı "bilinçli bir şekilde" bu hale
getirebildiğini anlamakta zorlanıyorum. Eskiden özellikle dil
geliştirmek isteyenlere alt-yazılı
anime önerirdim. Şahsen bu noktada artık tavsiyesi vermeyi bıraktım.
Çünkü satır arası bile tehlike saçıyor. Eğer önereceksem kılı kırk
yarararak yapıyorum! Hele çocuğuna soruyorsa cevabım ya eski seriler ya
da izletmeyin
demek oluyor. Özellikle anime izleyen çocuklarınız varsa bir zahmet uyumayınız. Her yaş
gurubu iyi ile kötü ayırımını ya da süzgeçten geçirme becersini sergileyemez. Aileler çocukları
ve gençleri internet ortamına özgürce salarken ya da anime izliyorsa
neleri takip ediyor dikkat etmeli. Sınır koymak geri kafalılık değil
gerekliliktir.
Tabi süreç devam ederken Japonyadan dünyaya yayılan içeriklerdeki sakıncalı şeylerin dozu her geçen gün arttırıldı. Öyle ki günümüzde benim gibi yıllardır sektörü takip edenler için "normalleştirildi" desem herhalde yanlış söylemiş olmam. Şurası kesin ki 50 yıl boyunca sürdürülen ve ahlaki dejenerasyon için yapılan "yıkım" projesine gösterilen "olağanüstü çaba" sonuç verdi ve tam da istedikleri gibi oldu. (Yazı için görsel arama sürecim 20 dakika. Şaka gibi!!! Öyle görüntülere denk geldim ki midem bulandı. Ülkemde biliyorum ki anne ve babaların % 90'ı çocuklarının eline verdikleri "İnternet tehlikesinden" bir haber yaşıyor!!!!)
Çarpık İlişki Barındıran, Büyük Göğüslerin Sergilendiği, Hizmetçi temalı Yapımlar
En basitinden başlarsak "hafif" şeklinde "nitelendirilip" daha masummuş gibi algı
yaratılarak üretilen ancak bolca cinsellik ve s.x çağrıştıran
temalarla harmanlanmış sayısız yapım vardır. Çoğu zaman izleyiciye aptallaşmış yüz ifadeleri eşliğinde "Ergen çocuk büyük göğüslü kadınları görünce hormonları coşup "sünger beyinli" birine dönüşüyor dedirtir. City Hunter'da ana karakter Ryo Saeba, Dedektif Conan'da Mouri Kogoro gibi kadın düşkünü, karşı cinse ağzı sulanan, zampara erkek imajı komedi unsurlarıyla sunulur.
|
Chobits |
İçeriğinde eğer cinsellik vurgusu, dahası "subliminal" mesaj gizlenen en bilindik anime teması itaatkar "kadın" modelini resmeden "Hizmetçi" ve sevimli imajına sıkıştırılan Tavşan Kız'dır. Erotizm barındıran sakıncalı +18'lik animelerde sıklıkla kullanlanılır. Mini etek, uzun çoraplar, büyük göğüsler bolca servis edilir. Bir diğeri çocuksu seslendirmeler eşliğinde Lolita tarzı kıyafet stili
içinde Kawai (Yani sevimli, şirin!) diye sunulan kız karakterlerdir.!
Oysa arka planda bolca pedofili sapıklığı vardır.
|
Resimdeki sarışın karakter de "kadın" dır.
|
Yaş sınırına bakılmaksızın üretilmiş ve LGBT ile soslanmış ensest ilişkiler (aynı cinsiyettekilerin birbirine duyduğu aşk!) ile "öz kardeşlerin!" birbirlerini
sevmeleri gibi! çarpık aşk ilişkileri günümüz animelerinde artık öylesine normalleştirilmiştir ki temiz, kaliteli konuları işleyen yapımları aramak için çöplüğün içinden bulup cımbızla çıkarmanız gerekir. Evet günümüzde animelerin dönüştüğü şey tam olarak budur! O yüzden bizler yine de eskileri yad ederiz. Çünkü en azından konular daha izlenir düzeydeydi.
NOT: Seriler hatırlandıkça yazı genişletilecek.